Bu kitap, sert karakterli, aşırı otoriter, baskın kişilikli Gleb’in romanı mı, yoksa ahlaki güzelliğin temsili, iyi yürekli, dışı da içi gibi güzel olan Vanya’nın romanı mı, yoksa zayıf karakterli, çirkin huylu, çok yakışıklı ama çok çabuk etki altında kalan Grişka’nın romanı mı…? Düz bir zaman çizgisinde ilerliyor öykü. Belli bir yere kadar neredeyse gün gün ilerleyen öykü, sonlarda aşırı hızlı bir şekilde giderek çok hızlı toparlanıyor ama okuyucuya hiçbir soru işareti bırakmadan, açık kalmış her konuyu bağlayarak bitiyor. Tarım ve balıkçılığa karşı ticaret ve fabrikaların; köylere karşı şehirlerin, el emeğine karşı endüstrinin da hikayesi aynı zamanda. Köylerde ölesiye çalışma sonunda, ancak yaşayacak kadar kazanç elde edilmesine karşın, şehirlerin nasıl zenginleşip aradaki farkı uçuruma çevirdiğinin de öyküsü. Ben severek ve elimden bırakamayarak okudum.