Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bilmem Hatırlar mısın?

Ali Çolak

Bilmem Hatırlar mısın? Sözleri ve Alıntıları

Bilmem Hatırlar mısın? sözleri ve alıntılarını, Bilmem Hatırlar mısın? kitap alıntılarını, Bilmem Hatırlar mısın? en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Akşamı Getiren Sesler
Akşam, kızıllığını alıp gelmişti. Bir taraçada oturuyor ve üşüyorduk hafiften. Uzaktan, otomobillerin motor ve klakson sesleri, çocuk çığlıkları ve bin bir türlü gürültünün içinden bir adamın, ne dediği anlaşılmaz sesi duyuldu. 'Saat, sekiz.' dedi dostum, şaşırdım. Nereden biliyorsunuz? Saatini gösterdi, evet tam 20:00'ydi Kim bu?
Sayfa 55 - Kapı Yayınları
“Kadınların içindeki şarkıyı susturan bir şeyler var, belli. Bir tel kopmuş olmalı içlerinde.. Evlerin bunca neş’esiz ve somurt­kan, sokakların böyle ışıltısız ve kaba, hayatın tatsız tuzsuz oluşunu başka neye yoracağız? Bir kadının sihirli ellerinin değme­diği eşyadan, bir kadın gülüşünün aydınlatmadığı evlerden hangi mutluluğu devşireceğiz? Sokaklarında mutsuz ve asabi kadınların dolaştığı bir şehirde huzuru nasıl bulacağız?”
Reklam
Derviş gönüllüdür zeytin ağacı, bilen bilir. Nazlanmak yoktur kitabında. Öyle olmasa dağ bayır, gümüş renkli zeytin denizi olur muydu Akdeniz'de, Ege'de. Ah delice ağaç, (yabani zeytine 'delice' denir ki meftun olduğum bir kelimedir) derviş gönüllü ağaç, nicedir senin saldığın sevda içime?
Sayfa 38
Tabiata, hayata ve özgürlüğe veda! Saklamaya gerek yok, öyle okul düşkünü çocuklar değildik biz! Ne şanslıydık, sınav diye bir karabasanımız yoktu! Doyasıya yaşıyorduk; okula okul kadar, hayata hayat kadar değer veriyorduk. Ve üretken çocuklardık... Yaz boyu evde oturup pinekleyenlerimiz çıkmazdı pek. Çoğumuz, sonbaharda keseyi doldurmuş, okul günlerinin masrafını denkleştirmiş olurduk. Alın terinin kutsallığını erken yaşlarda öğrenmiştik ve bu, tarifi imkansız bir saadetti. Şimdiki çocuklar, bunlardan ne kadar uzak! Bütün hayatları okul onların, yazın bile okul! Ve çoğu, üretmenin, alın terinin ne olduğunu hiç bilmeden, yirmili yaşların ortalarına kadar, sadece kitaplardaki hayatın izini sürüyor. Asla büyümüyor, hayatın ve özgürlüğün cahili olarak yetişiyorlar. Sürekli tüketmeye, hiçbir şey üretmeden tüketmeye şartlandırılıyorlar. Hayat, tasarlanmış bir alan gibi önlerinde hazır. Yaz okulları, kurslar, tatiller... İyi mi yapıyoruz? Hayat, hayatın cahili, plastik çocuklar yetiştiriyoruz, tasarlanmış çocuklar... Böylece, yaşamak git gide daralıyor.
Sayfa 97 - Kapı Yayınları
Unutmamak büyük acılar yaşatır insana, eski acılar. Bazen de unutmak acı verir, hatırlayamadığın küçücük bir ayrıntı, tatlı bir an…
Hayatımızdan çıkan her şey, her nesne üzer beni. Yitirişlerin o sızılı hüznü... Giden, kendi başına gitmiyor çünkü, beraberinde pek çok şeyi de götürüyor. Alışkınlıkları, hatıraları...
Sayfa 125 - Kapı Yayınları
Reklam
“Kadinlar, mevsimlerden ne çok habersiz! Oysa bahar da yaz ve kış da onların elleriyle gelirdi şehirlere, evlere. Mevsimleri onlar hazırlardı.. Kiş biter bitmez bahar çiçeklerini köpürtürlerdi pencere önlerinde, balkonlarda. Evlerde bir bahar hazırliğıdır başlar ve günlerce, haftalarca sürerdi. Yiyecekleri, içecekleri, ayrı ayrı olurdu mevsimlerin, illa ki baharın.. Simdi mevsimler mi değisti yoksa kadınlar mı unuttu büsbütün mevsimlerin dilini? Bahçelerinde meyve ağaçları çiçek açan evlerde oturmuyor artık kadınlar, zamanı ağaçların dilinden öğrenmiyorlar..”
Yeryüzünde hiçbir ses, hiçbir koku ve yaşanmış hiçbir an bütünüyle yok olmaz, silinmez. Yeri ve zamanı geldiğinde, bir itici güç, bir olay ya da bir çağrışım hiç ummadığımız anda fitili ateşler ve onlar, saklandıkları yerlerden, küllerini silkeleyip çıkarlar: hatırlarız! Hatırlayamadıklarımızın ya zamanı gelmemiştir ya da geçmiştir. Jorge Semprun, "Her şey kaldı bende her şey!" diyordu.
Sayfa 61
Öğretmenler bu cinayeti nasıl işliyor? Not almak, dikte etmek, yazmak... Yok artık. Çocuklar, 'etkinlik' kitaplarındaki boşlukları dolduruyorlar sadece. Yazarak öğrenmenin saadetinden yoksunlar. Yazmak, bulmaktır aynı zamanda. İnsan yazdıkça fark eder. Çocuklar, kütüphanelere gidiyorlar mı, o geniz yakan kitap kokusundan haberleri var mı şimdi? Hayır... Ansiklopediler, kapısı çalınmaz, hali hatırı sorulmaz, terk edilmiş ihtiyarlar gibi köşelerinde öylece bekleşiyor. Sırtlarına dokunacak bir elin sıcaklığına hasret, yalnız ve umutsuz, yaşlı gözlerle... Ahir zamanın yalancı hazinesi internet, küstah bir mirasyedi gibi tahtına kurulmuş, kapısını çalanları binbir işveyle kandırıyor. Cazibesine kapılanlar dokunup geçiyorlar. Ne kimse ona yar oluyor ne de o kimseye! Ansiklopedi çağı bitti. Kütüphane çağı da... O yüksek tavanlı loş odalar bomboş duruyor şimdi. Çocukların ayak seslerini duymuyor kitaplar. Çocuklar, şehirlerinde 'kütüphane' diye bir mekan olduğunu bile bilmiyor. Öğretmenler, kütüphanelerin ve ansiklopedilerin hıçkırıklarını duyar mı?
Sayfa 123 - Kapı Yayınları
Dağ Gibi Adamlardı (Tüm Baba'lara)
Kapılardan sığmayan adamlardı… Dağ gibi gece ve gündüz, ayakta… Sanki 1000 yıldır yaşıyor, 1000 yıldır baba. Nasıl bit hayattı bu, hiç düşünmezdik. Babalık böyle bir şey olmalıydı. Böyle yaşardı babalar. Çok düşünür, az konuşur, belki hiç gülmezlerdi. Akıllarından ne geçer, içlerinde neler kaynar, hangi hayallerin ardından giderler?..
Sayfa 58 - Kapı Yayınları
50 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.