Ayağı toprağa değdikçe uzaklaşamaz insan
...
Şehirlerde bıraktığın her iz, geri dönmek için bir yol işaretidir.
İnsan denizlerden gitmeki çok uzaklar için.
Geri dönmemek için bir gemiye binmek gerekir.
Eğer kalbinizde birikmiş cümleler, aklınızı işgal etmiş fikirler kâğıda dökülmezse, bir başkasına aktarılmazsa, içten içe sizi çü- rütmeye başlar.
Paylaşılmamış hakikatler, insan kalbini ve tüm vücudunu za- manla kemirmeye, içten içe aşındırmaya başlar,
Hakikatin ağır yükü altında ezilen ruh, bir başka ruhla ilk te- ması kurabilirse, yeniden dirilir. Aksi halde yalnızlık telaşı insanı
kendisinden bile şüphe ettirecek kadar içimize sirayet eder.
Edebiyatçılar ve filozoflar zaman zaman böylesi bir telaşın esiri olup, ayakta kalmaya, uyanık durmaya çaba sarf ederler. Bir hakikatin elinden tutup, yeryüzünde dolaştırma hevesidir bu.
Hakikati örten, görmezden gelen ruhlar, sürekli ağrı kesicilerle ayakta durmaya çalışan bedenlerin kaçınılmaz sonuna düşerler. Mesele acıyı ortadan kaldırmak değil, asıl mesele acının sizi götüreceği sokaklarda en kadim yaralarınızla yüzleşmektir..