Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
Bir Çöküşün Öyküsü
Stefan ZweigBir Çöküşün Öyküsü Yorumları ve İncelemeleri
Bir Çöküşün Öyküsü yorumları ve incelemelerini, Bir Çöküşün Öyküsü kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Bir Çöküşün Öyküsü puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Madamın her zaman tek bildiği, ne hissettiğiydi.”
Kitaptan minik bi alıntı yaparak başlamak istiyorum.Stefan zweig’ın bu eseri 48 sayfalık çerez niyetine okuyabileceğiniz bir kitap:)
Kitaptaki ana karakterimiz madame de Prie adında bir kadındır. herkesin hayran olduğu bu karakterin sonu intiharla bitiyor.ben okurken fazlaca ders aldım.keşke insanların senin hakkındaki düşüncelerine bu kadar önem vermeseydin mademe :(
hepinize iyi okumalar diliyorum.
56 syf.
7/10 puan verdi
BİR ÇÖKÜŞÜN ÖYKÜSÜ
Bu öykü Fransa’da yaşayan ve sarayda sözü etkili olan bir kadının çöküş sürecini anlatıyor.
Kahramanımız Madame de Prie, XV. Louis döneminde iktidarda sözü geçen sarayın gözdesi bir prenses iken saraydan Normandiya’ya (taşra) sürgün edilir. İlk zamanlar geri döneceğinden umutlu olduğu için doğada güzel zaman geçireceğini düşünür. Ne yazık ki bu denli görkemli hayattan sonra bir hafta içinde eski hayatını özler ve sıkılmaya başlar.
Gün geçtikçe gözden düşmeye devam eder bu durum devam ettikçe saçma sapan hallere girer ve akli dengesini yitirmeye başlar.
İlgiyi yeniden üzerine çekmek için akla hayale sığmayan planlar yapar. Yaptığı plan ve beklentisinin hüsranla sonuçlanması beni çok şaşırttı. Burada planını anlatıp heyecanını bozmak istemiyorum. Kitabın konusu hakkında anlatacaklarımı kısa kesiyorum ve yazar hakkında konuşmak istiyorum.
Stefan Zweig’in bir kadının çöküşünü anlatırken yaptığı psikolojik tahlillere hayran kaldım ve o çaresizliği hissettim.
Öyküyü okurken yaşanmış bir hikayeden kurgulanmış olması ve çaresiz hissettiğim bir anda okumuş olmamdan kaynaklı çok etkiledi beni.
Kesinlikle okumanızı öneririm ama Stefan Zweig hiç okumadıysanız başlangıç önerim bu öyküsü değil. Yazarla tanışmak için Satranç kitabını önerebilirim.
Bu kısa romanda kısmen iktidarı elinde bulunduran bir kadının uzaklara sürülmesini okuyoruz. Bu hikayeden herkesin farklı anlamlar çıkaracağını düşünüyorum. Bana göre bu kitapta anlatılan bir insanın egosunun onu ölüme kadar götürmesidir.
Kitap hakkında ne yazsam spoiler olacağı için çok fazla bir şey yazmak istemiyorum. Sadece söylemek istediğim bir şey var, bir çok şey arasından sadece bir şey; kendinizi ne kadar üstün ne kadar yüksek görürseniz görün hayatınızı lüks içinde anlamsız yaşamaya devam ederseniz inanın sonunuz Madame de Prieden daha beter olacaktır. O yüzden lütfen okuyarak yaşayın. Çünkü okuduğumuz her kelime bize yeni şeyler katıyor .
56 syf.
8/10 puan verdi
Stefan Zweig da tıpkı Kafka gibi kitabın temasını kapağa sığdıran isimlerden biri.
Nerden mi anlıyoruz?
Madam'ın kraliyet mensubu sevgilisi Bourbon Dükü, Kral tarafından görevinden azledilir. Hemen akabinde, yaptığı yüklü harcamalar dolayısıyla da şahsını Normandiya'ya sürgün edilmiş bulur. İlk zamanlar kısa bir seyahat gibi görünen sürgün, Kral tarafından en az iki yıl olarak onanır.
İşte tam bu noktada kitaba ismini verecek olan olay cereyan etmeye başlar: "Bir Çöküşün Öyküsü!".
Şatafatı ve şahsına yapılan dalkavuklukları ömrüne pelesenk edinen Madam, gittiği topraklarda manevi boşluğa düşecektir. Paranın ve gösterişin tüm kapıları açacağını düşünen Madam, her planında hüsrana uğrayacak ve kozlarını bir üste taşıyacaktır. Öyle ki, ölümünü dahi egosuna kurban edecektir! Ölümünün Kraliyet ailesi ve halk tarafından yankı uyandıracağını düşünen Madam, kahramanlaşacağını hayal ederken içler acısı pozisyona düşecektir.
Kitapta insan için "sosyal hayvan" betimlemesi yapan yazar, bu yaklaşımında haklı olduğunu kitap boyunca göstermektedir.
Özetle, otokontrol meziyetini yitiren bir insanın ne denli canavarleşebileceği Zweig tarafından ayan beyan gözler önüne sürülmüştür.
Karşınızda, Madame de Prie… Bana göre tam bir ilgi ve güç budalası kadın.
Bu tip kişilerin çevresindeki insanları alın, kendilerini karanlık bir dehlizde hissederler. Bu hikâyede de yaşama amacının temelinde insanlar olan bir kraliçenin ülkesine verdiği zarardan dolayı kral tarafından sürgüne gönderilmesinden sonra çevresindeki herkesi kaybetmenin kendisinde yarattığı olumsuz etkiyi okuyoruz.
Bu tip burjuvazi kişiler insanları kullanarak onlarla bir oyuncak gibi oynar. Sürgündeki yalnızlığını bir alt sınıf olan köylü kesimi ile gidermeye çalışıyor. Serveti ile insanları etrafına toplayıp kendini tatmin etme çabası içine giriyor. Hatta bu çaba sonucunda kendini küçük düşürdüğü için farklı bir plan düşünüyor.
Bu planda servetini kullanarak insanları etrafına toplayacak partiler düzenliyor, bu partilerde adının ölümsüz olmasının hayalini kuruyor. Fransa’da düzenlenen partilerde Türk mutfağından da bahsediliyor. Kitapta yaşanan bu öykünün gerçek yaşanmış bir olaydan ele alındığını düşünürsek o döneme ait kültürel bir tarihi de okumuş oluyoruz.
Madame de Prie acaba hayalini kurduğu, isminin ölümsüz olmasını, kendisinin hep anılmasını gerçekleştirebilmiş midir, yoksa yapmış olduğu bütün planlar hiçbir işe yaramamış mıdır, okuyup görelim.
Keyifli okumalar dilerim…
Bir Çöküşün Öyküsü adlı kitapta Fransız Saray’ında yetişmiş bir bayanın yaşamı anlatılmaktadır.Kitabın baş karakteri olan Madame de Prie ansızın bir gün gözden düşer ve kral tarafından Normandiya’ya gönderilir.Madame de Prie kalabalık seven insanların onunla ilgilenişiyle eksik kalamaması gerektiği üzere ve saray’a tekrardan dönebilmek için planlar yapar.
Madame de Prie' de oluşan içinde barınan çöküşler bende dahil olmak üzere bir çok kişide var olduğunu düşünüyorum.Kitap okunabilir vaziyette,bir saatte güzel bir odak ile okunabilir.
Kitabı diğer Stefan Zweig kitaplarından daha az etkileyici buldum.Fakat kadın psikolojisindeki çözümler karakterler üzerinde düzene oturtulmuş ve güzel akıcı bir şekilde anlatım oluşmuş.
• "Tek bir insanın diğeri için neler ifade edeceğini hiç bilmemişti, çünkü hiç yalnız kalmamıştı."
Keyifli okumalar:)
Bir çöküşün öyküsü ve sevgi
Bir çöküşün öyküsü, Madam de Prié' nin (eski kraliçe) saray hayatından sürülmesi sonucunda yaşadığı ruhsal bunalımı anlatır.
Ben bu hikâyeden daha çok psikolojik yönelimlerini tahlil etmeye çalışacağım.
İnsan ruhsal açlığını ancak ve ancak sevgiyle doyurabilir. Sevgi, insan için vazgeçilmez bir unsurdur. Bebeklik döneminde sevgiden mahrum
''Allah kimseyi gördüğü günden geri koymasın'' diye bir atasözümüz vardır ya , işte Stefan Zweig bu kitabında, tam olarak böyle bir duruma düşmüş olan bir kişinin ruh haline odaklanıyor.
Kitapta, Fransa'da krallık sarayında oldukça itibarlı ve yetkili olarak yaşayan bir kadının, kral tarafından ani olarak bütün yetkilerinin alınarak, sürgüne gönderilmesi sonucu yaşanan olaylar anlatılıyor. Kadının her geçen gün kendisini, dramatik sonuna biraz daha yaklaştıran ruhsal durumu ve yaptıkları, adeta ibretlik bir şekilde ve tüm gerçekliğiyle bize yansıtılıyor.
Zweig'den kısacık da olsa yine harika bir şekilde kaleme alınmış olan, uzun öykü tarzındaki bu kitabı ben beğenerek okudum. Okunmasını da tavsiye ederim.
Okuduğum Stefan Zweig kitapları içinde beni en etkileyen ve en sevdiğim kitaptır kendisi. Okurken ayrı bittiğinde ayrı zevk aldım. Yazdığı şeylerin kısa ve özenli oluşu o kadar rahat okunmasını sağlıyorki. Kendini unutturunca tekrar okuyacağım bir kitap. Madame de Prie bazen o kadar tanıdık hissettirdi ki. İnsanlara ve ilgilerine duyduğumuz gereksiz ihtiyaç ve yalnız kaldığımızda oluşan çaresizlik hissi her insanda var mı emin değilim ama uzun süre beni yollamıştı. Tüm olanlardan sonra yalnızlıkla başbaşa kaldığımızda insanların sahte ilgisinin, kıskanılmanın, içten içe özenilmenin bomboş ve gereksiz bir şey olduğunu fark ediyorsunuz. Kendine değer vermeye ve yalnızlığın tadını çıkarmaya başlıyorsunuz ya da Madame gibi hayatı kendine katlanabilir kılıcak hiçbir şey elde etmediyseniz tek çare vazgeçiş olabiliyor. İnsanları kendi çıkarlarına göre acımasızca kullanan bir kadının ölüm anına kadar olur da biri gelir ve ellerimden tutar diye beklediği ama kimsenin gelmediği güzel bir hikaye.
Adını o kadar taşıyan ve hissettiren bir kitap ki, gerçekten bir çöküşün öyküsüydü. XV. Louis döneminde bir zamanlar saraya hükmeden Madame De Prie'nin hayatını anlatan bir kitap. Günün birinde gözden düşmesiyle sürgüne gönderiliyor. Kaybettiği şan, şöhret, zenginlik, ihtişam, erkekler ile yalnızlığa terk edilince, içindeki bütün şeytanı ortaya çıkarmış Madam. Tüm bu hislerin ve olayların gerçekten yaşanmış olmasının ürkütücülüğünün yanı sıra, sevgili Madame de Prie, senden nefret ettim. Bir gün karşıma çıkacak olsaydınız size iki çift laf etmek isterdim ama kendimi yemekle kalacağım mecburen.
Okumanızı mutlaka tavsiye ederim ♡
Kitabın ana karakteri Madame De Prie'nin yaşamından kurgulanmış güzel bir öykü.Zweig'ın diğer eserlerinde olduğu gibi yazarın az sayfaya edebi, psikolojik, sosyolojik açıdan çok şey sığdırmasıyla benim için doyurucu bir okuma oldu. Her ne kadar ana karakteri içselleştiremesemde karakterin duygu geçişlerini,yalnızlığını iliklerime kadar hissettim diyebilirim.Hayal kırıklığı, umut, çaresizlik, yalnızlık,kibir, korku,duyarsızlık,bencillik,öfke,ihtiras ve daha bir çok duyguyu gözlemleyebiliyorsunuz.
Keyifli okumalar dilerim.
48 syf.
·
Puan vermedi
Kral Luis'in sarayından sürgüne gönderilen bir kadının gözlerden düşüşünün hikayesi. Zweig'in kadınlarla ilgili bazı önyargılarını satır aralarında barındırsa da dönemin yaşantısına ve ışıltının ardındaki duygu ve düzen durumuna ayna tutuyor. Okunmazsa eksik kalınmayacaklardan...
Stefan Zweig’ın bu kitabında, sürekli göz önünde olan, herkesin imrendiği ve çevresinde pervane olduğu bir kadının çöküşünü ele alıyor. Bu kadın ülkesine verdiği zarardan dolayı kral tarafından sürgün ediliyor. Güç ve iktidar sahibi bir kadın iken geldiği bu köyde hareketli, eğlenceli Paris’i ve oradaki yaşantısını çok özlüyor. Fakat bu sürgünün yıllarca süreceğini anladıktan sonra eski hayatını terk ettiği için bunalıma düşen Madame de Prie yıllarca ses getirecek bir intihar planlamaya başlıyor. Sonuç olarak Madame de Prie bir saraylı olmasına rağmen, kaderin arabasına düşüyor, ama bilinir ki; geç kaldıktan sonra yakalamak istesen de nafile...
İyi okumalar :)