Her sanat dalında olduğu gibi şair de üstüne vazife edinir sorunları irdelemeyi; çareler, çözüm yolları üretmeyi; topluma karşı, bireye karşı yapılan her olumsuzluk gözüne batar şairin ve kendine yapılmış gibi hisseder başkasına yapılanı….
Kendini unutur; ülkesi huzurluysa eğer, o huzurdan kendine de pay düşeceğini; mutluysa toplum, o mutluluğun kendine de ulaşacağını bilir; o yüzden haksızlığa, zulme, baskıya, otoriteye karşı tavırlıdır; evrensel olanın, olması gerekenin peşindedir; mevcut olanı sorgular; eleştirel bakar, sorunlarla çözüm odaklı yüzleşir ve hep muhaliftir o yüzden şair…
Ne diktatör tanır karşısında, ne kral, ne padişah; savaşır iyiye, güzele engel koyanla… Yüreğinde üretip büyüttüğü tek silahıdır şiiri; haksızlığa, zulme, yalana, talana, insanın karşısında olan her eyleme karşı, “kral çıplak” diye haykırarak ayna tutar topluma, biler kalemini mısralarında… Şiirin özünde yatan duyuş, hissediş biçimi; biraz da en insani olana özlemle, empatiyle bakmak değil midir aslında?
Gönüllerde duygusal, zihinlerde düşünsel bir iz bırakabilmek dilek ve umuduyla sevgiler sunarım…