Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi

Arminius Vambery

Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi Gönderileri

Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi kitaplarını, Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi sözleri ve alıntılarını, Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi yazarlarını, Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bunca şairin övgülerine Mazhar olmuş İran ülkesi, gerçekte ürkütücü bir çöldür. Buna karşılık Türkiye âdetâ bir cennet gibidir. Ancak İran hakkında gözlemlediğim zihin berraklığı, kavrama gücü ve zarafet Osmanlılarda az bulunur. Buna karşılık Türklerdeki doğruluk ve ahlâk, içtenlik ve kalp temizliği rakipleri olan İranlılarda yoktur.
Hükümet, sırf davranışları denetleyebilir. İnsanın içini ise, yalnız Tanrı bilir.
Sayfa 176 - Kitabevi Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
Reklam
Buhara İslam’ın omuz gücüdür.
Sayfa 175 - Kitabevi Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
Çölde..
Mahşer günü gibi, babanın evlattan, kardeşin kardeşten bir damla suyu esirgediğini görmek, gerçekten dehşet verici bir durumdu. Fakat tekrar etmeliyim ki, bir damla suyun, bir saat yaşamaya neden olduğu, böyle şiddetli susuzluk zamanlarında, diğer zor durumlarda sık sık görülen cömertlik ve fedakarlık düşüncesi ile eğilimi, kalpten siliniyordu.
Sayfa 156 - Kitabevi Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
İnsan güneş, ay, yıldızlar, sular, her türden hayvanlar, kuşlar ve balıklar gibi hareketli yaratılmıştır. Dünyada hareket etmeyen yalnızca ölüler ve onların gömülü olduğu topraktır.
Sayfa 150 - Kitabevi Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
İstanbul’dan dışarıya adım atınca ben :)
Allah aşkına efendi, yeryüzünün cenneti olan o güzel İstanbul’u bırakıp da bu musibet memlekete gelmekten maksadınız nedir?
Sayfa 124 - Kitabevi Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
Reklam
Dünyada beden ve zihnin dinlenmesi için, ağaçların gölgesinden iyi tavan olamaz.
Sayfa 120 - Kitabevi Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
Kendi çölünde kaybolanlar var bir de…
Dünyanın belki en büyük çölü olan bu sonsuzluk içinde, insan, kendini anlatılamayacak biçimde garip ve yalnız görüyordu.
Sayfa 115 - Kitabevi Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
Herkes kendisinin hükümdarıdır.
Sayfa 73 - Kitabevi Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
“Rum’da, yani İstanbul’da Hakk’ın rahmeti, Şam’da çeşit çeşit dünya nimetleri, Bağdat’ta ilim ve sanat, Türkistan’da da kin ve nefret” anlamına gelen eski bir Arap atasözü, Türkistan uluslarının ahlakını çok doğru biçimde ortaya koymaktadır.
Sayfa 68 - Kitabevi Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
Reklam
İlhamî bir emirden söz edildiği zaman, halis Müslümanların kuşkularını açığa vurmaları şöyle dursun, aksine, bir riyakârın kendilerini aldatmak istediğini anlasalar bile, yine de doğrulayarak takdirlerini bildirmek üzere birkaç kez “maşallah” demeleri bir gelenektir.
Sayfa 59 - Kitabevi Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
İnsanların hilelerine karşı koymaktansa, tabiatın güçlüklerine dayanmak daha iyidir.
Sayfa 50 - Kitabevi Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
Bunca şairin övgülerine konu olmuş İran ülkesi, gerçekte ürkütücü bir çöldür. Buna karşılık Türkiye adeta bir cennet gibidir. Ancak İran hakkında gözlemlediğim zihin berraklığı, kavrama gücü ve zarafet Osmanlılarda az bulunur. Buna karşılık Türklerdeki doğruluk ve ahlak, içtenlik ve kalp temizliği rakipleri olan İranlılarda yoktur.
Sayfa 43 - Kitabevi Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
Canım memleketim her asırda güzeldi :)
Trabzon’un denizden bakılınca, sevimli bir görünüşü vardı. Şehrin içi de, diğer Türk sahil şehirlerinden daha güzeldir.
Sayfa 33 - Kitabevi Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
Emir bana, "Hacı!" dedi, "Söylendiği gibi Hazreti Bahaeddin'in ve diğer evliyaullahın makamlarını ziyaret kasdıyla mı Rum'dan geliyorsun?" "Evet sultanım, fakat Efendimiz'in cemal-i pakini ziyaret etmek de istiyordum" cevabını verdim. "Bu kadar uzak yerden gelmekte, gerçekten başka bir maksadınızın olmaması çok tuhaf şey" dedi. "Hayır sultanım" dedim, "başka hiçbir garazım yoktur ve bu hal o kadar şaşılacak birşey değildir. Buhara-yı Şerif ve Semerkand-ı Latif'i görmeyi çoktan beri istiyor, özlüyordum. O Semerkand ki, Şeyh Celaleddin'in kavli üzere, gönül mübarek toprağı üzerinde ayak ile yürümeyi tecviz etmez; kabil olsa baş ile yürümek lazımdır. Velhasıl bu fani alemde hiçbir emelim olmayıp uzun müddetten beri dünya hacısı gibi cihanın dört bucağını gezip dolaşıyorum." Cevap olarak, "Ne diyorsun!" diyerek sordu, "Senin gibi topal bir adam dünya hacısı mı olur? Tekrar ediyorum, bu gerçekten şaşılacak bir durumdur." Ben de, "Efendim!" dedim, "Kurbanın olayım; cedd-i aliniz Timur da topal olduğu halde yine dünyayı fethetmedi mi?" Bu sözlerim Emir'in çok hoşuna gitti. Yolculuğum hakkında kimi şeyler sordu, Buhara ile Semerkant'ı nasıl bulduğumu öğrenmek istedi. Bunlara Arapça ve Farsça hikayeler ve Kur'an ayetleriyle süslediğim cevaplar verdim. Böylece, ulemadan geçinen, gerçekte de Arapça'yı oldukça iyi bilen Emir'in hakkımda iyi düşünmesini sağladım.
Sayfa 184 - Ses Yayınları, Birinci Baskı Mayıs 1993 İstanbul, [ISBN: 975-341-003-4]Kitabı okudu
140 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.