Dostoyevski bu kitabında kendi çağının sorunlarını çok cesur bir dille ifade etmektedir. Çağının sosyo-politik ekonomik sorunlarını toplum üzerindeki etki ve baskılarını anlatırken,Çarlık rusyası ve onun dinsel köklerini ve döneminin; yazar,ressam,şair, ve din gibi konuları da ele alarak zaman zaman bunlara övgüler yağdırıp,bazen de çok sert bir dille eleştirmektedir. Kitabı okurken bu adamın açıkca “ben istersem bir ressam , bir politikacı bir şair,hatta bir kilise papazı ve yargıçta olabilirim”Dediğini duyar gibi oluyordum.Yazar romanlarında genelde insan psikolojisini ve onun bilinmez yönlerini mistik bir hava katarak bizlere aktarsada,bu kitapta bütün o gizemli yazım tekniğini bir kenara bırakarak okurun direk yüzüne karşı söylemektedir.
Kitabı henüz yarılamış bile değilim Ancak Dostyevski’yi 20 li yaşlarda okumuş biri olarak tekrar okuyorum.18.yüzyılda yazılmış eserleri 21.yüzyılda okumanın ve o tarihten bu tarihe dünya denilen bu gezegende,insanların sadece toprağı kemirerek bir gıdım yol alabildiklerini yazmadanda edemiyorum. Değişen hiç birşey yok ! Değişen tek şey dostoyevski’nin aramızdan ayrılmış olması ve öne sürdüğü toplumsal sorunların hala dünyanın birçok ülkesinde çözülememiş olmasıdır.
Sindire sindire okuyabileceğimiz bir kitap.Kitap dolusu Saygılar.