Buda ve Konfoçyus kitaplarını, Buda ve Konfoçyus sözleri ve alıntılarını, Buda ve Konfoçyus yazarlarını, Buda ve Konfoçyus yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Esas itibarile bu mezhep, Zerdüştten evvel de mevcut olan Hind ve İran itikatlarının tasfiye edilmiş bir şeklidir. Bu zatın Hürmüz ve Ehrimeni aynı kudrette iki varlık olmakla beraber, hayırın zaferine inandığı için kendisi tek Allahlı bir itikadın ve nikbin bir ahlâkın müjdecisi sayılır.
Ona göre Tanrısel vasıflar "Hakikat, hikmet, kudret, merhamet, sıhhat ve ebediyet, tirki, dikkat edilirse hep ahlâksel ideallerden başka bir şey değildir. Ona göre en fena ahlâksızlık ahlâkî vicdana uymıyan hareketleri yapmaktan ibarettir.
Melek veya şeytan cinsinden bazı ruhlara inanması, ölümden sonra azap veya saadet getiren bir hayatı kabul etmesi, eski itikatların bakıyesinden başka bir şey değildir.
Zerdüşt mezhebi, başlangıçda, hayır ve faziletin müdafii ve hakikî bir ahlak mezhebi iken sonraları kâhinlerin ateşi, yıldızları ve unsurları mezhebe karıştırmaları ve dinî merasimi bizzat icra etmeleri yüzünden bozuldu. Ve nihayet ateş de aslî ve hakikî mahiyetini değiştirerek Tanrılık derecesine yükseltildi.
Ve kendi mezheplerine iman etmiyenleri, bir zaman hıristiyanlıkta olduğu gibi Allahın lütfuna ve inayetine mazhar olur ümidiyle yakmıya başladılar. Milâdın 274 ünde İranda doğan Mani'nin tesis ettiği Manicheisme'in bu bozulmada büyük tesirleri vardır. Bu mezhep hıristiyanlıkla Mazdeisme'i uzlaştırmaya çalışmıştır.
Hintlilere nazaran, külli iradenin cuzi irade ile alâkası yoktur. Mutlak varlık, arzularını mutlak adaletin teminine bağlayan bir hâkimdir.
Bunlar kendilerini istilâ eden maddî, manevî esaret içinde bırakan bu çeşit itikatlarına rağmen, her ferdin kendi aksiyonlarının iyilik veya fenalığından mesul olduğuna inanıyorlardı. Onlar için ne bir Mesih ve ne de bir şefaatçi mevcuttu. Herkes, lâyık olduğu şeye doğrudan doğruya mâruz kalacaktı. Her iyi veya fena hareket, yekdiğerinin bir neticesi gibi, birbirine bağlı telâkki olunurdu.
Canlıların cüzî iradesine tesir etmiyen manevî kuvvetler, ancak tabiî hâdiseler üzerinde bir tesir yapardı. Yağmur, şimşek, fırtına.. v. s. hep Brahmaʼnın tanrısel iradesile vücude gelen ve hepsinde de iyilik veya kötülük manası bulunan ruhânî birer işaretti. Ve bunlar, insanın aksiyonlarına göre, tanrının memnun olup olmamasına göre tezahür ederlerdi.
Hulâsa Hintli için, ferdi iradenin hürriyeti mefhumuyla ferdi mesuliyet mefhumu hiçbir mantıkla izaha imkân bulunmayan iki mütenakız düşünce halindedir. Her Hintli evvela, dinî bir terbiye almaya, sonra Brehmenlerin gösterdiği bir hayat içinde yaşamaya mecbur olmuştur.
Sebebi Açıklanamayan Doğa Olaylarının İnanca Etkisi
Umumiyetle iptidaî kavimler, kendilerince mahiyeti meçhul bulunan tabiî hâdiseleri tanrısal bir kuvvetle izah ederler. Bu, insan zihninin azçok fıtrî bir meylini teşkil eder.
Görülüyor ki, Hintlilerde muhitlerinin bazı tabiî hâdiselerine ve varlıklarına tanrılık isnat etmek suretile Polytheisme'e ulaşmışlardır.
Bu hadiselerden en çok dikkatlerini çekenler, ışıklı olanlardır. Bu itibarla bütün yıldızlar, güneşin batıp doğmaları, onların nazarında tanrılığın bir cilvesi telâkki olundu. İrana kadar intikal eden ve manisme'de de görülen kutsal ateşin ebedi olarak söndürülmemesi de, ışığa atfedilen büyük kudretin ilham ettiği bir neticedir.
(Budizm'de dört kutsal h akikat vardır : 1 - Elem; 2 - Elemin kaynağz; 3 -Elemin giderilmesi; 4-Elemi gidermeye vasıta olan yol) Nitekim Benares vaizlarında : "Doğum, ihtiyarlık, hastalık ve ölüm, sevilmiyenlerle bir araya gelmek, sevilenlerden ayrılmak,
hep elem olarak gösterilmiştir. Elemin kaynağıda varlık susuzluğudur. Elemin giderilmesi hakikati de arzuların tamamiyle mahvedilmesidir. Elemi gidermeye götüren yol ise, sekiz dallı bir yoldur ki, bunlar saf iman, saf söz ve sairedir.
Buda'nın tesis ettiği cemaat mahfillerine Samga
denilir. Buraya girmek için, hususi merasim ve imtihanlar yapılır. Buda, kandınlara ciddi bir kıymet vermiş ve ancak onların zahit ve alicenap olanlarına
hürmet etmiştir.
Saka Türklerinden olan Buda'nnı şahsiyeti Üzerinde birçok efsaneler ve şüpheIer vardır. Bazı alimler, bu zatı, eski efsanelerin maddi bir sembolü sayarlar. Bazıları da böyle bir şahsiyetin hiç de mevcut olmadığını tasni edildiğini kabul ederler.Fakat son zamanlarda gerek Alman ve gerek İngiliz şarkiyat alimleri Buda'nın hatta, doğum tarihine ait olan· ihtHafları da kaldırmışlar, kendisinin milattan 557 yıl evvel Benares civarında
Lonhini Park'da doğduğunu kabul etmişlerdir. Bu suretle Buda'nın Sıddhatta adını alan eski bir Türk kavmine mensup oldugu anlaşılmıştı .Himalaya
eteklerindeki Sakya'ları emri altına toplamış olan 'Souddhodna adında bir Raça'dır. Saka'lardan olan annesinin hakiki adı da Maya dır. Çocuğunu, babasının bulunduğu yerde doğurmak üzere yola çıkmış, fakat ağrıları tutarak Lomhini koruluğunda ve yolda doğurmaya mecbur kalmıştır. Fakat zavallı anne yedi
gün sonra vefat etmiştir. Bunun üzerine babası, baldızı olan Mahapapati ile evlendi ve bu kadın çocuğa analık yaptı.