Gerçekle hayal algısının birbirine girdiği, karamsarlık dolu ve yokoluşu bir kenara oturup seyretmek zorunda olmanın verdiği çaresizliği yaşatan, gerilim filmi tadında roman.
Bir dosttan yıllar sonra gelen "Rüya Ülkesi"nde yaşama davetini kabulle başlayan, gerilim, korku hatta vahşet dolu olayları anlatıyor. Giyim, eşyalar, yaşam tarzı, hatta binalar bile tamamen eski, demode, başka ülkelerden özellikle toplanıp getirilerek oluşturulmuş bir ülke. Patera adındaki kendisini yüce boyuta getirtmiş yöneticinin, nasıl olduğu hala gizemini korusa da, kişilerin yaşayışları, hisleri, içgüdüsel hareketlerini bile etkileyecek, yönlendirecek kudrette olması ürkütüyor. Kitap boyunca da zaten bu yönlendirmeler ve bunun sonucu yaşanan gizemli hatta vahşi olaylar anlatılıyor.
Yıllar yıllar öncesine ait bir roman olmasına rağmen, sanki o zamanlardan, dünyanın özellikle şu son dönemlerde geldiği korkunç haline göndermeler yapıyor, insanların canileşebilmesi, doğanın dengesinin altüst olması gibi. İnsanların neler yapabileceğini, kendisini kaybettiğinde sonuçların nerelere varabileceğini çok güzel gösteriyor.
İyi okumalar.