Ada
Yalnızlık paylaşılmaz mi demiş?
Sevmem kestirip atmayı böyle ben.
Bölünmez değildir bir kere yalnızlık;
bir kısmını başkalarıyla bölüşürsün,
başkalarının yanındayken tek başına
taşırsın bir kısmını, en cüsseli parçayı
kendi kendisiyle paylaşır gene de insan.
"Doğru değil her şeyin bende ikiye bölündüğü,
doğru olan her şeyin kendiliğinden bölündüğü
bir yerden her şeye her an bakılabileceği.
Bir ev seçip ona gözümüzü diktiğimizde, diyor
Merleau-Ponty, bakışımız gider o evde oturur.
Buradayım şimdi, bakışlarım bomboş. Hem de ötedeyim, atımın üzerinde: Nereden nereye gittiğimi bilmeksizin yoldayım gece gündüz.
Bir ışık görsem uzakta dağılacak ortasından çıkamadığım karanlık, bir iz bulacak olsam belli ki süreceği onu ilk noktaya kadar, bir kök var elimde onu salacak topraklar cansız, içine girmeye çalıştığım resmin dışındayım ben.
(...)Her sözcüğün bir nesneye karşılık geldiğine inanmış, sözle duygu arasındaki bağın matematiksel olması gerektiğini söyleyenlerle dilin oluşumunu uylaşıma dayandıranlar arasındaki dallı budaklı tartışmayı kendince çözmüş, varlığından kuşkulanmadığı dili kendi mesleğinin terimbilgisine oturtmayı sorun edilmişti.(...)
( Gri Tavırlar )
Gün başlıyor.
Ortalığı konuşmalardan yıkamak istercesine,
genç oyuncu kalkıp müzik koyuyor ve pencerenin
camına dayıyor alnını: Servise yetişmek için
hızlı adımlarla yürüyen iki kadın, gazete serip
üzerine yatmış meczûba bakarak konuşuyorlar.
Büyük, ciddi bir prova gibi geçtik
hayatın içinden: Kundak ve kefen
diye alay ediyordu hepimizle en
genç olanımız: İlk o öldü, kaza
bir daha tekrarlanmayacak kadar
başarılı olmuştu. Düğünler, davalar,
onarılmaz kırgınlıklar ve boş umut
dolu yıllar hızla döndü makarada:
Kopan şeridi her defasında bile bile
bağladık bir daha kopacağı noktaya.
Büyüdü şimdi çocuklar: Kurban
seçtiğimiz göktaşları tutuşuyor da
gözümüzün önünde, musluklardan
büyülü ve korkunç bir sessizlik
işitiyoruz. Yangının ilk kıvılcımı:
Ah, elimizle biribirine sürttüğümüz
amansız taşlarda bekleyen son!
Hekimler, hastane odaları, testler, oksijen tüpleri: Yaşarken delik deşik olmamalı gövde, insan hayata bunca onursuz bir hırsla geçirmemeli
tırnaklarını: Bazı senfoniler iyi ki bitmemiştir.