Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tanrının Maskeleri 2

Doğu Mitolojisi

Joseph Campbell

Doğu Mitolojisi Sözleri ve Alıntıları

Doğu Mitolojisi sözleri ve alıntılarını, Doğu Mitolojisi kitap alıntılarını, Doğu Mitolojisi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
bireyin ilk görevi kendisine verilen rolü oynamaktır, binlerce yıldır güneşin ve ayın, bitkiler ve hayvanların, suların ve yıldızların yaptığı gibi, direnmeden hata yapmadan oynamak... ne insan ne de evren için kişisel özgünlük ve çabayla kazanacak bir şey yoktur aslında. her şey olduğu haliyle muhteşemdir, hayret vericidir zaten.
Bu demektir ki, bizim kahraman kavramımız, gerçek, belirli bir bireydir, gerçekten ölümlüdür ve mahkûm edilmiştir. Doğu’da ise bütün mitolojinin gerçek kahramanı boş yere mücadele eden, ampirik kişilik değildir, yeniden yaşam bulan, yeni yaşamlara geçen kişiliktir. Tanınmış bir anlatımı alıntılarsak, “asla doğmamıştır, asla ölmez, hiçbir zaman olmamıştır ve hiçbir zaman son bulmayacaktır. Doğmamış, sonsuz, değişmeyen ezeli varlık, gövdesi öldüğünde ölmez.
Reklam
Kapıları ardına kadar aç, kendinden uzaklaş, sessizce otur, ruhun nuru gelecek ve oraya yerleşecektir.
Doğu’da benzerini aramak boşunadır. Orada ülküsel olan egonun geliştirilmesi değil bastırılmasıdır. Tüm yazında çeşitli biçimlere sokulup yorumlanarak anlatılan formül budur. “Ben” ilkesinin, gerçeklik işlevinin sistematik biçimde, sürekli olarak, ısrarla eritilmesi; sonuç olarak ortada gelişmemiş, kapılmaya tamamen açık, eleştiri dışı mitik özdeşleşmeler kalmıştır.
Batı dünyasında anlaşıldığı biçimiyle ego ile id arasında farklılık olmasını gerektirir. Oysa Doğu’da, en azından Hindistan’dan kaynaklanan bütün öğretilerin tarihi boyunca, ego (aham-kara: “Ben” sesini çıkarmak) libidoya ait bir hayale kapılma olarak yalanlanmış ve eritilmeye çalışılmıştır.
Bodhidharma: ''Gerçek şu ki bulunacak veya olunacak bir şey yoktur''
Efsaneye göre aynı zamanda kral oğlu olan Bodhidharma MS 520’de ülkeye geldiğinde Liang hanedanından imparator Wu tarafından Nanking’de konferans vermeye çağrılmıştı. “Wu Ti: Tahta çıktığımdan beri birçok manastır yaptırdım. Birçok kutsal metni kopya ettirdim. Sayısız keşiş ve rahibe yetiştirdim. Ne kadar sevap kazanmışımdır?’ Bodhidharma:
İmge Kitabevi 3.baskı 5. BÜYÜK İNANÇLAR ÇAĞI: MS y. 500-1500
Reklam
Böylelikle, “bilincine vardığımız her şey, kavranıldığı form ne olursa olsun -’ruh’ ve ‘dünya’ veya yaşam ve gerçeklik veya Tarih ve Doğa, veya yasa ve duygu, Kader ve Tanrı, geçmiş ve gelecek veya şu an ve sonsuzluk- bizim için gene de daha derin, nihai bir anlam taşımaya başlar. Tek ve yalnız olan demek, bu kavranılamazın kavranılışının, her şeyin ne olursa olsun simge olarak anlam kazandığı bir tür metafizik olması anlamına gelmelidir.
Bir yanda merhamet, adalet, iyilik ve sevgi gibi bütün insanca niteliklerin büyüklüğü karşısında çözüldüğü Tanrı; öte yanda, göklerden ateşi çalıp insan Şehrini inşa eden cesur ve kendi kararlarının sorumluluğunu almaya hazır Titan. Ortodoks Batı mitolojisinin ana yapısını kurduğu söylenebilecek iki uyumsuz ana tema bunlar: Doğadan kopmuş, verili bir dünyaya ah olmayan kendi değerlerini geliştiren ve gene de evrenin insan benzeri bir babası olduğu kavramına sahip olan egonun deneyim zıtlaşmaları..
Dünyanın koyu yeşil cangıllarında yalnızca korkutucu hayvanların diş ve pençeleri değil, insanların korkunç insan yeme şölenleri de görülür. Şölen, başlangıç şoku olarak cinayet sahnesini dramatik biçimde canlandırır, başlangıçtaki cinayeti, cinsel eylem ve yemek töreni izler. Bir ve aynı olan yaşamla ölüm ayrışıp iki olur, gene tek olan cinsiyet iki olur. Yaratıklar ortaya çıkar, ötekileri yiyerek yaşarlar ve ölerek ötekilere yiyecek olurlar; böylelikle zaman içinde dönüşümleri sürüp gider ve mitolojik başlangıcın zamansız arketipi doğar; bireyin düşen yapraktan fazla önemi yoktur.
Dolayısıyla, ne insan ne de evren için kişisel özgünlük ve çabayla kazanılacak bir şey vardır. Kendilerini ölümlü gövdeleriyle ve onun edimleriyle tanımlayanlar, elbette ki her şeyi acıyla dolu bulurlar, çünkü onlara göre her şeyin sonu gelmektedir. Fakat kendileri de dâhil her şeyin çevresinde döndüğü sonsuzluğun hareketsiz noktasını bulanlar için her şey olduğu biçimiyle kabul edilebilir, hatta gerçekten de muhteşem ve mucizevi görülür.
Reklam
Tao ‘evrenin işleyiş biçimi’ anlamına gelir; burada terimin Tanrı’yı anlatan çok daha soyut ve felsefi anlamıyla kullanımı söz konusudur.” Sanskritçe eşdeğeri dharma tutmak, desteklemek, taşımak, dayanmak, beslemek ve korumak anlamlarına gelen dhr kökünden gelir. Dharma evreni ayakta tutan, böylece her varlığı ve şeyi türüne göre ayakta tutan düzendir. Ve Tao Te Çing’in tao için dediği gibi, Hintliler de dharma için tanımın ötesinde olduğunu söylerler; onun bu yandaki kimliği her şeyin destekleyicisi ve taşıyıcısı olan anneliktir.
Kurbanın gövdesi kesilmiş ve gömülmüştür. Toplumun beslendiği bitki bu gömülen parçalardan ürediği gibi, bu meyvalardan yiyen herkesin üreme organları oluşmuştur. Dolayısıyla ölüm dünyaya cinayetle gelmiştir ve kendi zıtyıyla, üremeyle dengelenmiştir.
Zamanın olmadığı bir zaman, hiçbir dönem olmamıştır. Zamanın içinde, sonsuzluğun bu kaleydoskop oyununun olmadığı bir zaman da olmayacaktır.
Kendilerini ölümlü gövdeleriyle ve onun edimleriyle tanımlayanlar elbetteki her şeyi acıyla dolu bulurlar, çünkü onlara göre her şeyin sonu gelmektedir. Fakat kendileri de dahil her şeyin çevresinde döndüğü sonsuzluğun hareketsiz noktasını bulanlar için her şey olduğu biçimiyle kabul edilebilirdir; hatta gerçekten de muhteşem ve mucizevi görülür.
Batı’da, geçen bölümde üstünde durduğumuz insan/Tanrı çelişkisine bağlı olarak acı, Tanrı’dan ayrılık olarak anlaşılmaktadır, bu suç, ceza ve kefaret duygularıyla birlikte gelişmektedir. Oysa Doğu’da kutsallığın içkinliği yanlış bir fikir yürütmeyle benimsenmiş olsa da, her şeyde mevcut kabul edildiğinden, anlayış psikolojiktir ve sonuç olarak kurtuluş yolları ve hayalleri doğaüstü bir babanın otoriter yönergelerine değil daha çok alternatif terapilere bağlıdır. Fakat her iki dünyada da kurtuluş için istek duyan ve çaba gösterenlerin coşkularına içtenlikle en bağlı olanlar olması, onlara acı verenin de tam tamına kendi varlıklarını aramalarından kaynaklanması işin ironik tarafıdır. Buddha’nın içindeki egoyu söndürdüğü anda dünyanın çiçeklere boğulduğunu okumuştuk. Fakat bu tam da dini -kurtuluş değil- mucize olarak gören kişilerin daima karşılaştığı biçimdir.
87 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.