“İyi ki bu kitap var, bizim kitabımız. İnce ve tatlı kelimeler koyabiliyorum. Mutlu anılarımızı canlandırabiliyorum, onlardan çok var. Birlikte çok eğlendik biz.”
“Artık dulum. 12 Kasım günü Sylvie öldü.
Çok üzücü
Bu sene, indirimli satışlara birlikte gidemeyeceğiz.”
Fournier’ın eşi Sylvie’nin ölümünden sonra yazdığı bu anlatısı beni çok duygulandırdı. Şimdiye kadar okuduğum kitapları arasında en çok etkilendiğim oldu.
“Neden mutluluğu, ancak çekip giderken çıkardığı sesle tanıyabiliyoruz?”
Kitapta eşiyle geçirdiği güzel zamanları yine kara mizahıyla anlatmış. Bu kitap bana diğer kitaplarına göre daha duygusal geldi. Giden birinin arkasından böyle duygusal, edebi ve mizahi bir ağıt okumamıştım.
“Bütün bu yazdıklarımı okursan geri dönmek isteyeceksindir. Sanırım sana hiç bu kadar güzel şeyi bir arada söylemedim. Kuşkusuz aptalca utangaçlığımdan. Sevimsiz şeyleri ne kadar rahat söyleyebiliyorsam, güzel şeyler de o kadar boğazımda kalıyor.”
Eminim Sylvie, onun için bu kadar güzel bir kitap yazıldığını bilseydi çok mutlu olurdu. Hele ki Fournier her fırsatta, hayatında böyle bir eşi olduğu için çok şanslı olduğunu,onun yaşamını her anlamda güzelleştirdiğini anlatıyorsa ve ona olan özlemini de çok güzel sözcüklerle ve cümlelerle ifade ediyorsa…
“Sen gitmeden önce mutlu muydum? Büyük bir acıdan sonra insanın daha önce her şey hep çok iyiydi diye düşünme eğilimi vardır. Her şey hep çok iyi değildi, daha iyiydi sadece.”