Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Düşsel Öykü

Arthur Schnitzler

Düşsel Öykü Gönderileri

Düşsel Öykü kitaplarını, Düşsel Öykü sözleri ve alıntılarını, Düşsel Öykü yazarlarını, Düşsel Öykü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
kendi varlığının alışılmış odağından uzakta, yabancı ve belirsiz bir dünyaya doğru yol alıyordu sanki.
184 syf.
10/10 puan verdi
·
24 saatte okudu
Arthur Schnitzler (1862 - 1931) Alman edebiyatının on dokuzuncu yüzyıl sonlarıyla yirminci yüzyıl başlarındaki önde gelen adlarından, Yahudi asıllı, Avusturyalı roman, öykü ve oyun yazarı. Avusturya - Macaristan İmparatorluğu'nun çöküşünden önceki son döneminin sivil ve askeri yaşamını ayrıntılı biçimde anlatan Schnitzler, kendine özgü anlatım biçimi ve yarattığı gerilim içinde zamanının ikiyüzlü ahlak anlayışını eleştirmişti. Yapıtları Viyana ve Berlin tiyatrolarında sahnelenmiş, bu kültür alanının İmparatorluk güçlerince yasaklanmıştı. Düşsel Öykü'de Schnitzler'in, kendisine döneminin birçok yazarından farklı bir konum kazandıran yumuşak vurgulu Almancasını ve hafifmeşrep Viyana aksanlı dilini yansıtan dört öyküsü yer alıyor: "Düşsel Öykü", "Düello Şahidi", "Sabaha Karşı Kumar", "Bir Bekarın Ölümü". Bu kitaba adını veren "Düşsel Öykü", Stanley Kubrick tarafından son filmi Eyes Wide Shut filminin senaryosuna temel alınmıştır.
Düşsel Öykü
Düşsel ÖyküArthur Schnitzler · Adam Yayınları · 200411 okunma
Reklam
İki adam da doktorun evinin önünde indiler ve atlı araba yoluna devam etti. Doktor kapıyı çaldı. İkisi de bir şey söylemeksizin, öylece durdular. Kapıcının ayak sesleri duyulduğunda, yazar, "İyi geceler, sevgili doktor," dedi yavaşça ve burnunu hafifçe kıvırarak : "Biliyor musunuz, ben, bu olanları eşime anlatmayacağım," diye ekledi. . Doktor ona yandan şöyle bir baktı ve o sevimli haliyle gülümsedi. Kapı açıldı, el sıkıştılar, doktor içeri girdi ve kapı kapandı. Yazar yürüdü gitti. Yürürken eliyle iç cebini yokladı. Evet, mektup oradaydı. Eşi onu mühürlenmiş durumda, ardında bırakacağı belgelerin arasında bulmalıydı. Ve kendisine özgü, o gizemli imgesel güçle, eşinin kendisinin mezarı başında fısıldadığını duyar gibiydi şimdi : "Ah sen nasıl da büyük ... ne soylu bir insandın!"
Sayfa 182Kitabı okudu
Doktor, "İyi geceler!" diyerek ayağa kalktı. Tüccar ona dönerek, "Benim de burada yapacak bir işim kalmadı artık," dedi. Yazarsa mektubu aldı, gösterişsiz bir biçimde ceket cebine yerleştirdi ve yan odanın kapısını açtı. Yavaşça ölüm döşeğine doğru yürüdü ve öbürleri onun, ellerini arkasına kavuşturarak sessizce cesede baktığını gördüler. Sonra dönüp çıktılar.
Tüccar pencerenin önünde durmuş, yumuşak ve solgun geceye bakıyordu. Ölmüş karısını anımsamaya çalıştı. Ancak belleğindeki görüntüler içinde ne denli arasa da, puslu hir sabah vakti, siyah yas giysileri içinde, yüksek perdelerle örtülü bir kapının i'ınünde a yakta durarak burun deliklerinde asit fenik ve solmuş çiçeklerin kokusu. Başsağlığına gelenlerin ellerini sıkarken görüyordu kendini.
Doktor önündeki kağıt parçasına haktı. Ve şimdi evde her şeyden habersiz uyuyan, artık yaşlanmakta olan, insancıl ve iyi kalpli eşini düşündü. Sonra üç çocukları ... Oğulları bir yıldır askerlik yapıyordu; uzun, endamlı büyük kızları bir avukatla nişanlı ve en küçük kızları da öyle hoş ve tatlıydı ki ... Geçenlerde bir baloda rastladıkları önemli bir sanatçı onun portresini yapmak istemişti. Huzur dolu evleri geldi aklına, ölmüş bir adamın yazdığı şu mektuptan ortaya çıkanların, gizemli bir biçimde, gerçek olmamanın ötesinde hiç de önemli olmadığını düşündü. Şu anda yeni bir şey keşfetmiş gibi duymuyordu kendini. Yaşamında on dört on beş yıl önce mesleki bazı dertler yüzünden yıpranmış, çıldıracak gibi olmuş, evini, eşini ve bu kenti terk etmek istemişti. Aynı zamanda, içinde garip ve isterik bir kadının da rol oynadığı umarsız ve çılgın bir yaşam tarzına sürüklenmiş, sonradan bu kadın, başka bir aşığı yüzünden canına kıymıştı.
Sayfa 180Kitabı okudu
Reklam
Doktor, tüccarın elinden mektubu aldı ve başından sonuna kadar göze çarpan bir dikkatle okudu. Sonra kollarını kavuşturmuş biçimde ayakta duran ve kendisini alaycı bir bakışla süzen tüccara doğru gözlerini kaldırdı. "Eşiniz geçen yıl ölmüş olsa da, doğru olabilir yine de." Yazar odanın içinde bir aşağı bir yukarı gidip gelmeye başlamıştı ve kafasını durmadan bir yandan öbür yana çeviriyordu . O arada sıkılmış dişlerinin arasından, "Pis domuz!" diye bir küfür savurdu.
"Bu bizim yazgımızdı dostlarım ve benim elimde değildi olayları değiştirmek. Sizin eşlerinize ben de sahip oldum : Evet, her birine." Tüccar aniden durdu ve ilk sayfayı çevirdi. "Mektup dokuz yıl önce yazılmış," dedi. "Devam edin!" dedi doktor kesin bir ifadeyle. Ve tüccar devam etti : "Elbette koşullar her birinde farklıydı. Biriyle aylarca evli gibi yaşadık. İkincisi, hani şu dünyamızda çılgın bir serüven diye adlandırılan bir şeydi. Üçüncüsü ile sorun öyle ileri gitti ki, sonunda ikimizi de bir arada öldürmek geldi içimden
Yaşamımızı zehir etmek mi?" diye tekrar etti doktor, şaşkın bir sesle gözlüklerini silerken. "Daha çabuk," dedi tüccar, kısık bir sesle. Yazar devam etti : "Bugün, beni hangi şeytanın bu yazı masasına oturtup yüzlerinizde hangi etkiyi yaptığını asla göremeyeceğim sözleri yazmam için dürttüğünü soruyorum kendime. Bunun cevabını bulsam da, elde edeceğim haz, şu anda yaptığım inanılmaz işin zevkini çıkarmam için pek haksız bir neden oluşturuyor."
Dostlarım için" - çehresinde bir gülümseme ile durdu - "Evet burada da aynen öyle yazıyor. " Ve takdir dolu bir ses tonuyla devam etti : "Yaklaşık on beş dakika önce son nefesimi vermiş bulunmaktayım. Sizler de benim ölüm döşeğimde bir araya geldiniz ve şimdi de bu mektubu birlikte okumaya hazırsınız. Eğer hala yerindeyse diyelim. Çünkü belki daha iyi bir günüme rast gelecek olursa ... " "Ne?" diye sordu doktor. "Daha iyi hir günüme rast gelecek olursa," diye yineledi yazar ve devam etti : "Bana en ufak bir iyiliği dokunmayacak olan, sizlere de bazı kötü saatler yaşatacak ya da birinizin ya da birkaçınızın yaşamını zehir edecek olan bu mektubu yakmaya karar verebilirim."
Reklam
Doktor gözlerini yarı açık çekmeceye çevirmişti. Birdenbire, üzerinde büyük harflerle "DOSTLARIM İÇİN" yazan bir ' zarf gördü. . "Bak şu işe!" diye bağırarak zarfı aldı. Havaya doğru tutup, diğerlerine gösterdi. "Bu bizler için." Uşağa dönerek başının bir hareketi ile artık ona gerek kalmadığını belirtti. Uşak da odayı terk etti. "Bizler için mi?" dedi yazar, gözlerini açarak. "Bundan hiç kuşkunuz olmasın ki," dedi doktor, "bunu açmak hakkımız. " "Hatta, görevimiz de," dedi tüccar, ceketinin düğmelerini çözerek. Doktor seramik bir tabaktan bir kağıt bıçağı alarak zarfı açtı. İçindeki mektubu masanın üzerine koyup, gözlüklerini taktı. Yazar bu kısa aradan faydalanarak, mektubu alıp sayfalarını açtı. "Madem hepimize yazılmış," diye mırıldandı ve masa lambasının ışığına tutmak için eğildi. Yanında tüccar ayakta duruyordu. Yazar yerinden kalkmamıştı. "Yüksek sesle okuyun lütfen," dedi tüccar ve yazar okumaya başladı.
Doktor uşağa, dostunun neden kendisini çağırttığını bilip bilmediğini sordu. Hatırladığı kadarıyla bu eve doktor kimliğiyle çağrılmayalı yıllar geçmişti. Bu soruyu beklediği anlaşılan uşak, ceket cebinden şişkin bir cüzdan, oradan da katlanmış bir kağıt çıkardı. Açıkladığına göre, yıllar önce efendisi, kendisi ölüm döşeğinde iken başına çağrılacak olanların adlarını yazmıştı bir listeye. Ve efendisi komada bile olsa, uşak bu sonımluluğu kendince üstlenerek onları çağıracaktı. Doktor kağıdı uşağın elinden alarak bakınca, üzerinde beş kişinin adı olduğunu gördü. Şu anda evde bulunanlara ek olarak, iki sene önce ölen bir dostlarının, bir de tanımadıkları bir başkasının adları vardı. Uşak, bu kişinin efendisinin dokuz on yıl kadar önce evini sürekli ziyaret ettiği bir fabrikatör olduğunu ve adresinin kaybolduğunu ya da unutulduğunu söylemişti.
Bir fikriniz var mı?" diye sordu tüccar. "Ne hakkında?" dedi yazar dalgın bir şekilde. Bizi neden çağırtmıştı... yani yalnızca bizleri?" Yazar özel bir neden arama gereği duymadı. "Dostumuz," diye açıklamaya girişti, "özellikle son zamanlarda yapayalnız bir hayat sürdü. Ancak yine de sosyal bir kişilik sahibi olduğundan, ölümün soluğunu hissedince, böyle bir zamanında çevresinde dostlarını görmek istemiş olabilir." "Bir metresi de vardı ama," dedi tüccar. "Bir metres ha," diye yineledi yazar, iğrenmiş gibi kaşlarını kaldırarak. O anda doktor yazı masaşının orta çekmecesinin yarı açık olduğunu fark etti. "Acaba vasiyeti mi var içinde?" dedi. "Bu bizi ilgilendirmez," dedi tüccar. "En azından şu sırada. Ayrıca, Londra'da yaşayan evli bir kız kardeşi de vardı."
Sayfa 176Kitabı okudu
Yazar hâlâ yatağın başında durup ölmüş adamla sessiz diyaloğunu sürdürüyordu. "Öyle sanıyorum ki," diye fısıldadı tüccar doktora, "ölen dostumuzla son zamanlarda en çok o görüştü. Belki de o bu konuya ışık tutabilir. " Yazarsa, hareketsiz bir şekilde ayakta duruyor ve ölmüş adamın kapalı gözlerine dimdik bakıyordu. Geniş kenarlı tuhaf şapkasını tutan elleri arkasına kenetlenmişti. Öbür ikisi sabırsızlanmaya başlamıştı ve tüccar ona doğru gidip hafifçe öksürdü. "Üç gün önce," dedi yazar, "tepelerdeki bağlar arasında iki saatlik bir yürüyüş yapmıştık kendisiyle. Neler konuştuğumuzu merak eder misiniz? Yazın çıkmayı planladığı İsveç yolculuğu, Watson Sanat Evi tarafından Londra'da yeni yayımlanan bir Rembrandt portföyü ve nihayet Santos Dumont. Bir uzay gemisinin bilimsel ve matematik hesaplarına da kafasını takmıştı. Beni şaşırtıyordu. Kesinlikle, ölümden başka her şeyle ilgiliydi. Bir yaştan sonra insanların ölümü düşünmekten vazgeçtikleri doğru olsa gerek."
Sayfa 175Kitabı okudu
Vekilharç kadın içeri girdi. Gözlerinde yaşlarla yatağın başına çöküp ellerini ovuşturarak hıçkırmaya başladı. Yazar bir elini hafifçe omzuna koyarak avutmaya çalıştı onu. "Bu iş çok tuhaf," diye başladı tüccar, "yani bizleri başına çağırması. Neden ölüm döşeğinde toplanmamızı istemiş olabilir? Söylemek istediği önemli ne vardı ki?" Doktor acı bir gülümsemeyle, "Aslında ben öyle tuhaf bulmuyorum, ne de olsa doktorum,'' dedi. Tüccara dönerek, "Ve siz," dedi, "zaman zaman ona danışmanlık yaptınız. Belki de size vermek istediği bazı son direktifler vardı, işleriyle ilgili."
Sayfa 174Kitabı okudu
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.