Eldivenle dokunursun ama hissedemezsin. Dokunduğun el, eşya veya herhangi bir şey nabızkâr mı, ılık mı yoksa soğuk mu bilemezsin. Asılı kalmış bir yüzeyselliktir eldiven, manevi hücrelerden yoksun, duygusal bir yalıtımdır. Adeta kışkırtılmış ve haklılaştırılmış zaruret tanrıçasıdır bu duygusal yalıtım. En öç alan yanıysa artık tüm fikir ve hislerin rahmidir.
İnsanlar bir haddeye kadar çabuk görür ve çıplak söyler. İradesini küçültmeyi, kelimelerini giydirmeyi, kamusal bir sıradanlığa sığınmayı hep o haddeden sonra öğrenir. O haddeden sonrasını konu alan eser, insanın düşünce inşasına malzeme olma gayretiyle vücut bulmuş.
Her öyküsünde bireysel veya kamusal sorgulamalar olsa da son noktayı okuruna bırakması, yani okurun görüşlerine de saygı duyarak zihni bir iş birliği içerisinde olması açısından güzel bir eserdi. Konu aldığı bazı olgulara -özellikle eşcinsellik- karşı olsam da insanı farklı bakış açılarıyla hırpalayıp kuvvetlendirmesi sanırım yazarın örtülü amaçlarından biri. Farklı bir bakış açısıyla hayat bulmuş edebi bir dünyada, varlık sergilemek isteyen herkese tavsiye ederim.