35 yaş doğum gününde ilk kez gittiği bir apartmanın asansöründe mahsur kalan yazarın hayatında hiç hissetmediği kadar kendini özgür hissetmesi, aldatıldığı vakit aldatmanın hissini merakla yola çıkan kadının yaşadıkları, 'muhteşem' kadının muhteşem geçirdiği bir pazar günü, sevgilisi ile olan ortak hayallerini tek başına gerçekleştiren Feride, Rum kızı Karina'nın sonu delilik aşamasına varan aşkı, yıllar sonra kızı sayesinde özgürlüğe kavuşan Hümeyra kadın, babasından miras dolma kalem dükkanı ile şahsına münhasır hayat süren Emel ile Albatros Amca'nın dostluğu, bir klasik müzik bestesiyle kendi fotoğrafını çeken radyo programcısı, bıçaklanmış bir adamla karşılaşmaktansa yemeklerinin lezzetini tutturamamaktan korkan bir mutfak şefi...
Sadece oyuncu olarak tanıdığım sevgili Bâlâ Atabek, meğer tiyatroculuğunun yanısıra fotoğrafçı (hatta sergileri mevcutmuş ) ve yazar kimliği ile de son derece başarılı imiş. Bu kitabında uzun soluklu değil, an'lardan yola çıkan öyküler yer alıyor. Her bir öyküye başlamadan önce, öykü başındaki şarkıyı dinlemek çok keyifli idi. Ben biraz nostalji tutkunu olduğumdan olsa gerek en favori öyküm Hotel Schana oldu. Ama şunu söyleyeyim, kitabın ortalarından sonra öyküler benim için anlık olmaktan çıkıp, 'acaba altında ne hikayeler var?' diye düşündüğüm metinlere dönüştü
