Gazali Tefsiri

İmam Gazali

En Eski Gazali Tefsiri Sözleri ve Alıntıları

En Eski Gazali Tefsiri sözleri ve alıntılarını, en eski Gazali Tefsiri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
(... İmanlarını kuvvetlendirir... (9/124)) (516) Hz. Peygamber'den (s.a.v.) nakledilen bazı rivayetlerde o, “İman, artar ve eksilir.” buyurmuştur.* İmandaki bu artış ve eksilme durumu, ibadetlerin kalbe etkisi nisbetinde değişmektedir. Bunu da ancak kalbi bir itminan hâli ile ibadete devam ederken nefsini kontrol edebilenler ve böyle huzur içinde yapılan ibadetler sayesinde kendisini şüpheye düşürmek isteyen kimselere karşı inancının nasıl kuvvetlendiğini anlayanlar idrak eder. Keza, yetimin acınmasına gerektiğine inanan ve bu inancını, yetimin başını okşamak ve ona merhamet etmek suretiyle bilfiil tatbik eden kimse, bu sayede kalbinin yetime karşı daha fazla yumuşadığını anlar. Yine bunun gibi bir kimse, saygı duyduğu bir başkasına bilfiil hürmet etmekle kalbinin o kimseye karşı daha saygılı olduğunu hisseder. İşte kalbin bütün sıfatları böyledir. Bedeni ameller kalpten sudur eder, sonra döner kalbe tesir eder ve kalbi daha da kuvvetlendirir. (el-İhya, 143)
Sayfa 238Kitabı okudu
Âhiret yolcusu olmak isteyen ve Allah'ın yardımıyla iyi işlerle meşgul olan, takvâ üzere bir hayat yaşayan, nefsini şehevi arzulardan kurtaran, onu terbiye ekmekle ve bu uğurda mücadele göstermekle meşgul olan kimseye hidayetin kapıları açılır. Kişi, hak yoldaki mücadelesinden ötürü kalbine beliren ilâhi bir nur sayesinde imanın hakikatine varır. Bu, Allah'ın vermiş olduğu bir sözdür. Nitekim bu durum, “Bizim uğrumuzda mücadele edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraber dir.” âyetinde de açıkça ortaya konulmuştur. İşte bu, doğru sözlü ve Allah'a yakın olanların amacı ve gayesi olan kıymetli cevherdir. “Ebü Bekr'in imanının diğer insanların imanlarından üstün kılınması, kalbindeki ilâhi sır sebebiyledir.” sözünde buna işaret edilmiştir. Bu sırın ortaya çıkarılması insanın gösterdiği mücadelesi, mânevi seviyesi ve Allah'tan başka her şeyi gönlünden atıp yakin nuru ile aydınlanmasındaki kuvveti ile doğru orantılı olarak farklı derece ve seviyelere ayrılır. Bu ayrılık ve farklılık, insanların tıp, fıkıh ve diğer ilimlerin inceliklerini anlamalarındaki ayrılık ve farklılığa benzer, Zira bu bilgiler, gösterilen mücadele, doğuştan gelen zekâ ve anlayış kabiliyetlerine göre değişir. Bunun gibi ilâhi sırların ortaya çıkarılması da derecelere ayrılır. (El-İhya, 1/113)
Sayfa 346Kitabı okudu
Reklam
(O'nun varlığının delillerinden biri, sizi topraktan yaratmasıdır. Sonra siz, dünyaya yayılan insan nesli hâline geliverdiniz. (30/20)) (842) İnsanın üzerindeki Allah'ın nimetlerine bakıp ibret al! Allah, insanı nasıl da o zilletten, zayıflıktan, bayağılıktan ve pislikten kurtarıp yüceliğe ve saygınlık mertebesine ulaştırdı?! İnsan, Allah'ın sayesinde yokken var oldu, ölüyken dirildi, dilsizken konuşmaya, körken görmeye başladı, zayıfken güçlendi, cahilken bilgilendi, dalâletteyken hidayete erdi, âcizken güç yetirmeye başladı, fakirken zenginleşti... Bütün bunlar Allah'ın insan üzerindeki nimetleridir. İnsan, kendi zâtında hiçbir şeydi! Hangi şey, hiçbir şeyden daha kötü ve düşük olabilir ki? Yine hangi şey, mutlak yokluktan daha az olabilir? İnsan, Allah sayesinde şeye dönüştü. Yüce Mevlâ onu, kendi zâtının bayağılığını öğrensin ve kendinin farkına varsın diye ayaklar altındaki pis topraktan ve meninin rahme girmesi sonucunda mutlak yokluktan var etti, yarattı! O, onun üzerindeki nimetlerini tamamlayarak insanı; Rabbin'i tanıma, büyüklüğünü ve yüceliğini bilme ve azametin sadece O'na azze ve celle- yakıştığının farkına varma bilgisiyle donattı, (Ravzatüt-tâlibin, 11/66)
Sayfa 349Kitabı okudu
Her kalp, doğuştan ve fitraten gelen bir duygu ile hakikatin marifetine ulaşmaya müsaittir. Çünkü kalp, rabbâni bir emir olması hasebiyle şerefli olup bu hususiyeti gereği âlemdeki diğer cevherlerden ayrılır. Nitekim Allah, buna işaretle “Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi.”buyurmuştur. Bu âyet, kalbin bir hususiyeti bulunduğuna ve bununla göklerden, yeryüzünden ve dağlardan ayrıldığına, yüce Allah'ın emanetini taşımaya güç yetirdiğine işaret etmektedir. Bu emanet, marifet ve tevhid bilgisidir. Aslında her insanın kalbi bu emaneti yüklenip ona güç yetirmeye müsaittir. Fakat yukarıda saymış olduğumuz sebeplerden? ötürü onun hakikatine eremez, onu taşıyacak gücü kendinde bulamaz. İşte bu sebeple Allah Resülü, “Her doğan, tevhid fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.”demiştir. Hiz. Peygamber'den nakledilen diğer bir sözdeki “Eğer şeytanlar insanoğlunun kalbini perdelemeseler, onda dolaşmasalardı, insanlar kesinlikle gökyüzünün melekütuna bakabilirlerdi.” ifadesi, kalp ile meleküt arasındaki engele işaret etmektedir. (el ihya 3/16; Mearicu'/-kuds, 8. 96)
Sayfa 358Kitabı okudu
'Tüm ibadet ve amellerin gayesi, kalbin günahlardan arındırılması, tezkiye edilmesi ve parlatılmasıdır. Kalbin tezkiye edilmesinden kasıt ise marifet nurlarının kalpte oluşmasıdır. İşte, “Allah kimin gönlünü İslâm'a açmışsa o, Rabbi'nden bir nur üzerinde değil midir?..” buyruğundan bu anlam kastedilmektedir. (Meâricul-kuds, s. 97)
Sayfa 381Kitabı okudu
Şüphesiz, “Rabbimiz Allah'tır.” deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenler üzerine melekler iner. Onlara, “Korkmayın, üzulmeyin, sıze söz verilen cennetle sevinin!” derler. (41/30)) Tahayyül kuvveti her insanda aynı değildir. Aksine ayrı ayrı ve derece derecedir. Hatta çoğu kere de birbirine zıttır. İşte bu sebeple rühani melekler en güzel tahayyül kuvvetine sahip kimselere; İblis târfesinden olan şeytanlar ise en çirkin tahayyül kuvvetine sahip kimselere inerler. Melekler, güzel tahayyül kuvvetine sahip kimselere onlardan bir karşılık bulana dek ınmeye, onlarda zuhur etmeye, onları etkilemeye ve onlarda temsil edilmeye devam ederler! Öyle ki bu melekler, bir kimseye indiğinde o kımse meleklerin diliyle konuşur, onlar da onun lisanıyla tekellum eder; onların gözleriyle görür, onlar da onun gözüyle bakar ve onların kulaklarıyla duyar, onlar da onun kulağıyla işitirler. Âdetâ onlar, yeryüzünde mutmain bir hâlde yurüyen meleklerdir. Nitekim bu hususta “Şüphesiz, “Rabbimiz Allah'tır. deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner...” buyrulmuştur. (Mearicul kuds, s. 79)
Sayfa 388Kitabı okudu
Reklam
24 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.