Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Geleneğin Direnişi

Beşir Ayvazoğlu

Geleneğin Direnişi Gönderileri

Geleneğin Direnişi kitaplarını, Geleneğin Direnişi sözleri ve alıntılarını, Geleneğin Direnişi yazarlarını, Geleneğin Direnişi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
17.yy’da güzel sesle Kur’an okuaya, tekkelerdeki devran ve sema’ya karşı olan Kadızâdeliler, bid’at olduğu iddiasıyla selâtin camilerin birer bırakıp diğerlerini yıkmaya bile kalkışmışlardı.
Camiler adeta bir güzellik deposuydu. Mimari, musiki, şiir, hitabet, hüsnühat, tezyinat, taş oymacılığı, sedef kakmacılık, kündekârî, kalemişi, renkli cam sanatı, halıcılık vb. camide bir araya gelir ve birbirine tamamlardı.
Reklam
Bu dünyanın geçiciliği, hatta bir hayalden, su üzerindeki bir nakıştan (nakş-ı ber âb) olduğuna dair keskin şuur, İslam medeniyetinin özellikle Osmanlı yorumunda, şehirlerin dokusuna da açık bir biçimde yansımıştır. Mesken mimarisinde gösterişten mümkün olduğunca sakınan Osmanlılar, kargır ev yaptırmayı Şeddadî bina kurmak ve “dünyaya kazık çakmaya” kalkışmak olarak görürlerdi.
Her çeşidinden güzellik, klasik Müslümanlarda, özellikle eşyaya tasavvufî bir duyarlılıkla bakanlarda bir çeşit mistik birleşme yaratıyordu; Tanrı’yla bütünleşme zevki yaratıyordu; başka bir deyişle eşya ile kozmos arasındaki tabiatüstü ilişkileri kavramak ve somut eşyada mutlak güzelliğin ontolojik yansımasını fark etmek estetik zevkin esasını teşkil ediyordu.
Yâr kendin görmeğe âyîne îcâd eylemiş Sûret-i îcâd-ı âlemden bu ma’nadır garaz Lâedrî
Suretâ gerçi nigârın rûy-i zîbâsındayız Lîk ma’nide sıfât-ı Hak temâşâsındayız Usûlî
Reklam
Çünkü sen âyîne-i kevne tecellâ eyledin Öz cemâlin çeşm-i âşıkdan temâşâ eyledin Yenişehirli Avnî
Kendi hüsnün hûblar şeklinde peydâ eyledin Çeşm-i âşıkdan dönüb sonra temâşâ eyledin Lâedrî
Gülün güzelliği kendisinden olmadığı gibi, bizim onda kendimizi yaşamamız da (emphaty, einfühlung) değildi. Gülün güzelliği Allah’ın “cemal” sıfatının ondaki görünüşüydü (tecelli). Mutasavvıflara göre Allah, yokluk aynasında tecelli ve kendi güzelliğini temaşa etmiş, aşkın bu ilk parıldayışı onun isimlerinin ve sıfatlarının çokluğunu sağlamış, böylece âlem vücuda gelmişti
Pratikte varılan sonuç, hiçbir fenomenin doğrudan dile getirilmediği, iç gayesi, görülenlerin ardındaki görünmeyene ulaşmak, dış gayesi ise dünyayı güzelleştirmek olan, başka bir deyişle, deruni olarak ne kadar dinî ise, dışarıdan o kadar pürist ve o kadar profan bir sanattır.
Reklam
Tasvir yasağı Müslüman sanatkarları mimesisten alıkoyarak, antropomorfist sanat anlayışından uzaklaştırmış ve soyutlamaya yöneltmiştir. Soyutlama eşyanın sadeleştirilerek bir çeşit geometriye dönüştürülmesini sağlar; böylece görünen dünyanın nesneleri tek tek, ferdî özelliklerinden uzaklaşarak tümeli yansıtan klişeler haline gelir ve biçimler özelden genele doğru değişerek temsilî karakter kazanır. Hatta zamanla elde edilen yeni biçim, kaynağını hiç hatırlatmayacak şekilde dönüşüme uğrar.
Bellini sarayda modellerine tıpatıp benzeyen portreler yaparken, Fatih’in dostu ve hocası Sinan Paşa Tazarru’name’de musavvir-i ezelin, yani Allah’ın bir katrecik hareketli su üzerinde tasvir ettiği âdem suretine benzer suret yaratmakta, “Cem’i vassâfân-ı cihân ve müşebbihân-ı devrân”ın, yan, yeryüzündeki bütün ressmaların âciz kaldığını yazıyordu.
Tursun Bey'in anlattığına göre, Fatih, İstanbul'a girdikten sonra Ayasofya'nın kubbesine çıkmış ve harabe halindeki şehri bir süre seyrettikten sonra hüzünlenerek "Kisra'nın köşkünde örümcek kapıcılık etmede, Afrâsiyâb'ın kalesinde ise baykuş beş vakit davul çalmadadır" anlamındaki şu Farsça beyti okumuştu: "Perde-dari mi-küned der tâk-ı Kisra ankebut Bum nevbet mi-zened der kal'a-i Efrasiyab"
Hıristiyan ortaçağ kültüründe yaygın olan "ubi sunt" (neredeler?) teması Umberto Eco tarafından şu şekilde izah edilir: " dünün büyükleri nerede, görkemli şehirler nerede, güçlerinin eserleri nerede?"
400 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Gelenek bir milletin kültürüdür. Biz büyük bir millet olduğumuz için büyük bir medeniyetimiz var. Bu medeniyetten feragat etmek kendimizden feragat etmek değil midir? Kendimizi tanımadan Batı'yı tanımamızın hatta onu bile tanıyamamamızın bedelini ağır ödedik.Yeniyi dikta etmek adına geleneği feda etmek ve bunun sonradan acısı ve vahametini anlamak yürekleri burkan bir burhan olsa gerek. Halbuki camiler, kubbeler, nağmeler, divanlar hep bizi söylüyor; hatlar, minyatürler hep bizi tasvir ediyordu. Onlara kulağımızı tıkayarak geçmişle aramızdaki sürekliliği kaybettik ve boşlukta kalarak ait olmayana aidiyet nisbet ettik. Bütün menfi durumlara rağmen geleneğin çığlığını atan şuurlu münevverlerimiz çıktı. İşte bu kitapta bu şahsiyetleri ve faaliyetlerini okuyacaksınız. Müstefit olunuz.
Geleneğin Direnişi
Geleneğin DirenişiBeşir Ayvazoğlu · Ötüken Neşriyat · 199718 okunma
22 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.