Öncelikle çeviri özenle yapılmış. Kitabın asıl adı "Gladyatörler", ama sanırım satış derdine düşülerek bu isimle basılmış. Kitap bize komünal düşün hep olduğunu ve hiç bitmeyeceğini söylerken bu düşün Spartaküs'ün çağında neden mümkün olamadığını, bu hayaletin gerçek olması için tarihsel/sınıfsal koşulların da olgunlaşmasının gerekliliğini gösteriyor.
Koestler dönemin toplumsal sınıflarını resmederken başka başka karakterler üzerinde sınıfın çeşitli eğilimlerini de ortaya koymuş. Tembel ve umursamaz aristokrasi düzenin toptan yerle bir edilmesi tehlikesi ortaya çıkana kadar kendinden olanların boğazlanmasına önem vermezken onun eteğine tutuanarak yaşayan bir asalak sürüsü de bu büyük sınıf savaşının ortasında hüsrana ve bozguna uğruyor. Kölenin nasıl bilinciyle köle olduğunu ve bu bilinci aşmadan özgür olamadığını anlatırken insan kendine dönüp "Ben ne kadar özgür düşünebiliyorum?" diye sormadan edemiyor.
Ölen Bir Kültür Üzerine İncelemeler'de Caudwell "kahraman"ın ortaya çıkışındaki toplumsal gerekliliklerden söz ederken aslında Spartaküs'ü tarif ediyormuş, anlamış oldum. İmkansızlığın ortaya çıkardığı bir imkan olarak Spartaküs ve gladyatörler bugünün ortaya çıkaracağı imkanlara da ışık tutuyor.
Kitap bittiğinde hem hüzün hem de hınçla doldu içim. Spartaküs, imkansızlıklardan imkan çıkarmanın, devrimin ve hayaletlerinin kitabı.