Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Avcılıktan Evcilleştirme, Savaş ve Uygarlığa Dek Taşçağında Kültür ve Din Üzerine Gözlemler

Göbekli Tepe

Karl W. Luckert

Göbekli Tepe Gönderileri

Göbekli Tepe kitaplarını, Göbekli Tepe sözleri ve alıntılarını, Göbekli Tepe yazarlarını, Göbekli Tepe yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Muhtemeldir!
Köpekler belki de on beş bin yıldır insanlara boyun egiyorlar. Köpeklerin evcilleştirilmesi, "köpek dini" standartları doğrultusunda bir tür din değiştirme olarak görülebilir.
420 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Bu kitap, Göbeklitepe ile alakalı değil. Kitabın yazarı da arkeolog değil. Bir dinler tarihi profesörü. Dinler tarihi profesörü, Göbeklitepe'yi anlayamaz mı? Anlar elbette. Fakat Luckert'in kitabı Göbeklitepe hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorsanız, size hitap etmez. Dinler tarihi okumak istiyorsanız, buyrun
Göbekli Tepe
Göbekli TepeKarl W. Luckert · Alfa Yayınları · 2023134 okunma
Reklam
Göbekli Tepe'deki taş devri anıtlarının yorumlanması bir tek arkeologlar açısından zorluk teşkil etmez. Göbekli Tepe'de yeni bir alana adım atarız. Dolayısıyla araştırmalanmızın sa­dece geçim ve ekoloji alanlanyla sınırlı olmaması gerekir. Bura­da Homo necans'ın (öldüren insan) dünyasının dışına uzanırız. Joachim Hahn'ın deyimiyle "taş devri sanatının mesajı güç ve saldırganlıktır" şeklindeki slogan sadece Aurignasyan döne­min değil, Erken Holosen döneminin toplumlan açısından da geçerlidir. Bu dönemle ilgili yapılan sembolik keşifler sayesinde ilk defa tanına geçiş sürecini yaşamakta olan avcılann zihinsel dünyasına girme imkanımız var. Bu keşifler bizi Homo pictor'un [resim yapan insan] dünyasına götürür, Hans Belting'in büyük rağbet gören "Yeni İmgeleme Bilimi"nde söz konusu olduğu gibi taş devri imgelerinin tarihi için değerli veriler veya Jan Assman'a göre "Anma Tarihi" (Gediichtnisgeschichte) için malzemeler sağ­larlar. Kazılarımızın ana amacı bu imge temelli kaynaklara ve değerlendirmelerine erişmek olmuştur ve olmaya devam ede­cektir. Ve bu amacı yerine getirmek için daha yapacak çok işimiz var.
Buzul çağının sonlarında büyük ölçekli küresel bir ik­lim değişikliğinin gerçekleştiği doğrudur. Kuzey Amerika'da ve Avrupa'da devasa boyda buzullar kayboldu. Deniz yüzeyinde dünya çapında yüz metrelik bir yükselme olunca kıyılar bambaş­ka bir görüntü aldı. Beringia bölgesinin su altında kalıp Asya'yla Amerika'yı birbirinden ayıran Bering Denizine dönüştüğü her­kes tarafından bilinir. Ama Yakındoğu'da da büyük bölgelerin su altında kaldığı daha az bilinir. Örneğin bugünkü haliyle Basra Körfezi, Hürmüz Boğazının batısında yer alan ve eskiden su yü­zeyinde olan topraklar su altında kalınca şekillendi. Karadeniz de benzer ama daha karmaşık bir şekilde oluştu. Holosen döneminin başlarındaki ani iklim değişikliğine rağmen Ön Asya'da mevcut gıdaların miktarında herhangi bir azalma, daha doğrusu insanları hayatta kalmak için yeni stra­tejiler benimsemeye zorlayacak düzeyde bir azalma yaşanmadı. Günümüzde bildiğimiz kadarıyla tam tersi bir durum söz konu­suydu. Pleistosen döneminde (1,6 milyon ile 10 bin yıl öncesi arası) yaşanan oldukça kuru bir dönemi daha yağmurlu, insan­larla hayvanlar açısından daha uygun bir iklim izledi. Çevre ve iklim faktörlerine kültürel gelişim üzerinde etkili olacak top­lumsal değişiklikler eklendi. Kısa bir süre önce tespit ettiğimiz büyük şölenler ve anıtsal kutsal mekanlar olgusu gerçekleşti. Bu faktörlerin ikisi de Ön Asya'da önemli bir rol oynadı, çünkü av­cılıktan çiftçiliğe geçiş dönemindeki insanlara orada rastlarız.
Yeryüzünün ilk sanayicileri burada 20’den fazla tapınak, ya da benim deyiminle, “Avcılar ve Çakmaktaşı yontucuları için ayrıcalıklı kült locaları” inşa ettiler. Bu insanlar, Çakmaktaşı yumrusu madenciliği yapmak için buraya toplanmış avcılardı. Kuvarsit yumrularını parçalayıp yontarak kesici aletler ve silah uçları imal ettiler.
Sayfa 58
Günümüzde sporu, atalarımızdan devraldığımız kültürel şiddetin ve yırtıcılığın “zehir”ini zayıf düşürecek toplumsal bir “serum“ sayarız. 
Sayfa 37
Reklam
Göbekli Tepe bir kült mekanı olarak avcılık ve toplayıcılıktan evcilleştir­me ve hiper-evcilleştirmeye geçişin başlangıcını oluşturur. Son on bin yılda, bu kadim kült mekanına gelen ziyaretçilerin sayısı giderek azalırken, gezegenin dört bir tarafındaki avcı ve topla­yıcı kültürler arasındaki geçiş süreci devam etti. Bu dönüşüm günümüzde bile dünyanın hiçbir yerinde tamamlanmış değildir.
Göbekli Tepe olarak bilinen insan yapımı tepenin üzerinde bulunan tapınaklar insanoğlunun avlanma ve top­lama evriminde bir zirvenin habercisiydi. Bu tapınaklar Çanak Çömleksiz Neolitik (PPN) olarak bilinen bir devre aittir. Göbekli Tepe bir kült mekanı olarak avcılık ve toplayıcılıktan evcilleştir­me ve hiper-evcilleştirmeye geçişin başlangıcını oluşturur. Son on bin yılda, bu kadim kült mekanına gelen ziyaretçilerin sayısı giderek azalırken, gezegenin dört bir tarafındaki avcı ve topla­yıcı kültürler arasındaki geçiş süreci devam etti. Bu dönüşüm günümüzde bile dünyanın hiçbir yerinde tamamlanmış değildir.
Atala­rımız dalları, kemikleri ve taşları suni dişlere ve pençelere dönüştürmek için denemeler yaparken insan zihni gelişti. Suni olarak artan saldırganlığın ve bilimin, vicdan, suç­luluk duygusu ve dini inziva ile dengelenmesi gerekliydi. İnsanlık, cinsiyetler doğrultusunda -kadın leşçiller ve toplayıcılar- ile -erkek yırtıcılar- şeklinde ikiye ayrıldı.
Reklam
Beringia bölgesinin su altında kalıp Asya'yla Amerika'yı birbirinden ayıran Bering Denizine dönüştüğü her­kes tarafından bilinir. Ama Yakındoğu'da da büyük bölgelerin su altında kaldığı daha az bilinir. Örneğin bugünkü haliyle Basra Körfezi, Hürmüz Boğazının batısında yer alan ve eskiden su yü­zeyinde olan topraklar su altında kalınca şekillendi. Karadeniz de benzer ama daha karmaşık bir şekilde oluştu.
Tarihi görmezden gelenlerin tarihi tekrarlamaya mahkum olduğu söy­lenir ben bu deyimin kapsamını tarih öncesini dahil edecek şe­kilde genişletmek isterim.
Göbekli Tepe'deki kazılar, o ana kadar bilmediğimiz bir Ne­olitik dininin -Neolitik Kefaret Kültünün- keşfi anlamına geldi. Bu kült on iki bin yıldan biraz kısa bir süre önce, Güneydoğu Anadolu'da, günümüzde Göbekli Tepe olarak bilinen tapınaklar bütününde ortaya çıktı. Bu kült büyük olasılıkla, orada çakmak­taşından silah imal edenler -yani şamanlar, avcılar, madenciler ve yontucular- tarafından oluşturuldu.
Göbekli Tepe'deki taş devri anıtlannın yorumlanması bir tek arkeologlar açısından zorluk teşkil etmez. Göbekli Tepe'de yeni bir alana adım atarız. Dolayısıyla araştırmalanmızın sa­dece geçim ve ekoloji alanlanyla sınırlı olmaması gerekir. Bura­da Homo necans'ın (öldüren insan) dünyasının dışına uzanırız. Joachim Hahn'ın deyimiyle "taş devri sanatının mesajı güç ve saldırganlıktır" şeklindeki slogan sadece Aurignasyan döne­min değil, Erken Holosen döneminin toplumlan açısından da geçerlidir. Bu dönemle ilgili yapılan sembolik keşifler sayesinde ilk defa tanına geçiş sürecini yaşamakta olan avcıların zihinsel dünyasına girme imkanımız var. Bu keşifler bizi Homo pictor'un [resim yapan insan] dünyasına götürür, Hans Belting'in büyük rağbet gören "Yeni İmgeleme Bilimi"nde söz konusu olduğu gibi taş devri imgelerinin tarihi için değerli veriler veya Jan Assman' a göre "Anma Tarihi" (Gediichtnisgeschichte) için malzemeler sağ­larlar. Kazılanmızın ana amacı bu imge temelli kaynaklara ve değerlendirmelerine erişmek olmuştur ve olmaya devam ede­cektir.
Klaus Schmidt'in önsözünden:
W. Luckert bu kitapta din ve etnografya alanlarında yürüttüğü araştırmalan temel alan özgün şahsi yorumu­nu sunmaktadır. Göbekli Tepe'deki T şeklindeki dikilitaş­lann (T-Pfeiler) anlamı konusundaki düşüncelerini tereddütsüz (nicht durchgöngig) paylaşamadığımı gizlemeyeceğim. Ancak bu Önsöz'de böyle noktalar "dar görüşlü esnaf" bakış açısıyla yo­rumlanmayacak (soll rıicht mit Krömerseele geurteilt werden), bir bütün olarak sonuç üzerinde etkili olmayacak ayrıntılar tek tek incelenmeyecektir. Yazarın bu esere birkaç satırlık bir girişle katkıda bulunma davetini memnuniyetle kabul ettim.
108 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.