Gönüllü Kulluk
Étienne de la BoétieGönüllü Kulluk Gönderileri
Gönüllü Kulluk kitaplarını, Gönüllü Kulluk sözleri ve alıntılarını, Gönüllü Kulluk yazarlarını, Gönüllü Kulluk yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hiçbir yağmur tanesi neden kendini selden sorumlu tutmaz?
Eğer iki kuşak köleleştirilirse, bundan sonra gelen kuşak, özgürlüğü hiç görmeyip tanımadığından dolayı pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir.
Güzel bir noktaya parmak basmış yazar. Şahsen ben de ideal bir devlet düzeninin varlığı söz konusu olduğunda en çok bu meseleye dikkat çekmeyi tercih ediyorum. Platon’un “devleti düzeltmeye bireyden başlamak gerekir” sözünü referans alarak 
Gönüllü Kulluk üzerine yazdığım incelememi birey ve etrafındaki sosyal topluluğu düzlemine indirerek kaleme almıştım. Çünkü birey ve onun dahil olduğu sosyal çevresi bir bütün olarak minyatür bir devlettir aslında. Bireyin otorite figürü kabul ettikleri, itaat ettikleri veya hükmettikleri, gözden düşenler ve göze girenler, halkadan ayrılıp gidenler ve halkaya dahil olanlar…Despot ebeveynler, zorba patron, zihnini bağladığı manevi bir lider, narsist bir partner, kötü bir evlat… Bireyin tam merkezde olduğu ve tüm bunların katman katman bir sarmal gibi bireyi kuşattığı minyatür bir devlet. Tüm bunlara o misyonları aslen yükleyense her zaman kendi ruhunu ayağa dikememiş, kendini tam anlamıyla inşa edememiş birey. Platon’un dediği gibi devleti düzeltmeye bireyden başlamalıysak eğer, bireye kendini inşa etmeyi öğretmeliyiz önce. Düzelme en dar halkadan başlar, tıpkı bozulmanın en dar halkadan başlaması gibi.
Sonuç olarak 
Carl Gustav Jung’u son derece haklı buluyorum. Kendini ruhen yaratamayan birey, toplumsal çürümenin sebebinden başka bir şey değildir.
Tiranlık üzerine bir söylev
Bu kitabı 
Sarah Bakewell’in 
Nasıl Yaşanır ya da Bir Soruda Montaigne'in Hayatı adlı eserini okurken keşfettim. Kısa ama çok derinlikli bir eser. 
Étienne de la Boétie bu eseri henüz 16-17 yaşında Orléans üniversitesinde hukuk öğrencisiyken yazmış. Öyle güzel atıflar var ki tarihi olay ve şahsiyetlere, hadi bunları tarih derslerinden bilirsin de, bu çıkarımları nasıl yaptın, bu zekice bağlantıları nasıl kurdun
Güzel dostlara sahip olmak dileğiyle
Dostluk kutsal bir sözcük, Tanrı’dan gelen bir şeydir. Sadece iyi insanlar arasında var olur ve karşılıklı saygıdan doğar. İyilikle olduğu kadar iyi bir yaşam ve geleneklerle de beslenir. Bir dostu diğeri için güvenilir kalan, onun dürüst olduğunu bilinmesidir.
Despota yakınlaşmak, özgürlükten uzaklaşmaktan yani köleliğe iki elle sarılmaktan başka nedir? 
Dinin mantosunu gönüllü olarak üzerlerine giyiyorlar ve kötü davranışlarına kutsallık katarak otoritelerini sağlamlaştırıyorlardı.
Halk her zaman kendi kendine uyduruk hikayeler imal eder ve daha sonra da bunlara gözü kapalı inanır.
Fakat devam ettirilen bir hakaret daha büyük bir hakaret değil midir?
Aynı şekilde insan da her zaman boyunduruk altında olduğu babalarının da aynı şekilde yaşadıkları düşüncesine alarak yetişecektir. Böyle bir kötülüğe katlanmak zorunda olduklarını düşünecekler ve başkalarına örnek göstererek ve onları taklit ederek, en sonunda da hep böyle gelmiş böyle gidecektir düşüncesine yaslanarak, kendilerine emirler verenlerin bu haklarını tescilleyerek kendilerini avutacaklardır.
Özgür olmak ve bunu takip etmek insanın doğasında vardır; fakat eğitim işin içine girdiği zaman insan hemen farklı bir alışkanlık kazanır.
Asla sahip olunmamış bir şey için hiçbir zaman pişmanlık duyulmaz. Üzüntü her zaman ve sadece Zevkten sonra gelir; iyinin bilinmesine geçmişte yaşanmış bazı sevinçler eşlik eder.
Fakat bana öyle geliyor ki, daha doğarken kendilerini boyundurukğun altında bulanlara merhamet göstermemiz gerekiyor. Eğer özgürlüğün gölgesini bile görmemişlerse, ondan bahsedildiğini hiç duymamışlarsa onları mağdur görüp affetmemiz gerekir; çünkü köle olmanın üzüntüsünü hissedemezler.
Özgürlük doğal bir şeydir ve kanaatimce sadece özgür doğmuyoruz, aynı zamanda onu savunmak iradesini içimize taşıyarak dünyaya geliyoruz.
İlk olarak, herkes kabul edecektir ki, eğer yaşamlarımızı doğanın belirlediği yola ve onun öğrettiği derslere göre sürdürüyorsak, doğal olarak, ailelerimize karşı itaatkar olmamız gerektiğini görürüz ve daha sonra kendimize rehber olarak aklı seçeriz ve başka kimsenin de kölesi olmayız.