Ölüme giden kapılar miniktir ve aniden açılır.
Bir yılanın dişinde, bir akrebin kuyruğunda, zehirli kurtboğan otunda, bir mızrağın ucunda gizlenebilir. O kapılardan herkes geçebilir, her zaman.
Ölüm basittir ama onu insanlar karmaşıklaştırır.
Oracle Serisinin üçüncü kitabı güneş, dev kadrosuna rağmen yormadan hızlı bir şekilde sonuca ulaştırdı. Masal gibi okunan seri masal tadında bir sonla bitti.
Tabi öncesinde savaşlar, ölüler, Tanrılar. Kaos zirveydi. Bir yandan Yeraltı Dünyasından yeryüzünü tehlikeye atacak ölülerle mücadele eden Mirany, öte yandan Argelin'in Tanrılarla savaşı.
Kuzey kutbunun bulunduğu bölgede yer alan, ılıman iklimin egemen olduğu kıta üzerinde ileri bir uygarlık olduğu düşünülen,
yüzbinlerce yıl önce sel, deprem gibi doğal afetlerin ardından beliren ilk tufanla birlikte sulara gömüldüğü, daha sonra yine eksen değişikliğinden ötürü buzullarla kaplanmış beyaz ırkın vatanı olduğu varsayılan hyperborea ya rastlamak heyecan vericiydi.
Fantastik severlere seriyi kesinlikle okuyun okutturun derim.