Kitabı şeker portakalının devamı olduğu için okuma kararı aldım.
Şeker portakalı kitabından çok etkilenmiş biri olarak söylemek istiyorum ki bu kitap beni tatmin etmedi. Çünkü şeker portakalındaki o duygular (acı-tatlı) beni tam içine hapsetmiş ve derinden hissetmemi sağlamıştı. Oysa güneşi uyandıralım kitabında karakterimiz zeze daha çok ergenliğe geçiş yıllarında olduğu için (12-15 arası) biraz daha yetişkin gibi düşünmeye başlıyor. Yani ilk kitaptaki çocuk saflığını tam olarak barındırmıyor.
İlk kitaptaki ailesinden ayrı bir ailede yaşamını sürdüren karakterimizin bir de yüreğinde taşıdığı kaplumbağası var. Sevgi olarak değil, kitap zeze'nin kalbine fiziksel olarak girmeye başlayan kaplumbağa ile olan diyaloğuyla başlıyor.
Benim buradaki gözlemim, yazarın bize yansıtmak istediği: zeze'nin içindeki çocuğu öldürmemek için hala çaba sarf ettiğidir.
Aslına bakarsanız devam niteliği tam olarak taşımasa da yüreğinizde bir burukluk bulunduran ve her daim tebessümle anacağımız ilk kitabın hatırına kesinlikle okunmalı. Serinin (ne kadar seri gibi olmasa da) üçüncü kitabını okumayı düşünmüyorum. Zira benim içimde zeze hep çocuk kalmalı.
"" Burada kullandığım başlık iki kitapta da yer alan bir cümleydi. ""