Ayşegül Devecioğlu, Güzel Ölümün Öyküsü’nde gözden çıkarılmış, yetiştirme yurdundan sokaklara düşmüş, ya da yolları arka sokaklarda kesişmiş çocukların hikâyesini anlatıyor.
Çocukların isimleri âdeta silinmiş, unutulmuş.Artık lakapları ile varlar.Emenike, Kral, Kocabaş, Yüz, Leke gibi...
Emenike, kimsenin gerçek adını duymasını, istemiyor.Yakışmıyor yaşadığı gerçekliğe, “u’nun, dil içerde rüzgâra kapılmış da geriye doğru hafifçe çekiliyormuş gibi söylenmesi, m derken nefesin dışarı doğru belli belirsiz üflenmesi, t’de dil dişlerin arkasındayken isimden bir şey beklercesine, yakarır gibi harfin üstüne basılması.U’nun m’yi ucun ucun kemirmesi.”
İsmi boğuyor Emenike’yi .
Emenike’nin Kral’dan başka kimsesi yok.Aralarındaki ilişki her anlamda karmaşık, Emenike için Kral bir sığınak.
Sokak çocuklarının dünyasına, arka sokaklara sürülmüş her kesimden insana Güzel Ölümün Öyküsü üzerinden bakmak can yakıcı.Ben “ne yapabilirim?” dedirtiyor insana, korkmaktan başka.
Tarlabaşı’nda gördüğü bir pembe yorgan, getirmiş hikâyeyi Ayşegül Devecioğlu’na.İyi ki çıkmış o pembe yorgan Ayşegül Devecioğlu’nun karşısına diyorum.
Okuduklarım içinde, en sevdiğim Ayşegül Devecioğlu kitabı oldu, Güzel Ölümün Öyküsü.