Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hanımların Gözüyle Bediüzzaman

Nuriye Çeleğen

Hanımların Gözüyle Bediüzzaman Gönderileri

Hanımların Gözüyle Bediüzzaman kitaplarını, Hanımların Gözüyle Bediüzzaman sözleri ve alıntılarını, Hanımların Gözüyle Bediüzzaman yazarlarını, Hanımların Gözüyle Bediüzzaman yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Arabanın kapısının açıldığını görünce koşarak elini öpmeye gittim. Cübbesinin kolları genişti ve ellerinin üstünü örtüyordu. Cübbesinden öptüm. Bana dua etti. Duasında ne söylediğini anlayamadım."Öylece dalmış, sevgi ve muhabbet dolu bir hayretle kendimden geçmiş bir vaziyette
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'ye bakıyordum. Bir de baktım ki teneffüs bitmiş, içeri girme zili çalmıştı. Hızla koşarak içeri doğru gidiyordum. Bu arada kapıda hocamızla karşılaşıp çarpıştık. Öğretmenim, kolumdan tutarak, nereden geldiğimi sordu. Aynı zamanda ben çok da çalışkandım. Öğretmen beni çok severdi. Ama zıt görüşleri olan birisiydi. Bediüzzaman'ın elini öptüğümü söyledim. Bana bir tokat attı. 'Hâlâ o ... arkasından mı gidiyorsunuz?' dedi." "Böyle bir davranış o zaman küçük ruhunuzda ne gibi bir tesir yaptı? Bediüzzaman sevgisini azalttı mı?" "Hayır. Bilâkis ziyadeleştirdi. Zaten aileden gelme, Bediüzzaman'a karşı bir muhabbet vardı. Sadece o hocaya karşı nefret duygusu verdi, o kadar..."
Bizim efendi çok müsrifti; elinde bir şey durmazdı. Ona '
Ramazan, İktisat, Şükür Risaleleri
Ramazan, İktisat, Şükür Risaleleri
'ni veriyor! Bir de Vesvese Risalesi'ni verip 'Bunu da hanımına götür.' diyor. Benim de çok vesvesem vardı. Namazı defalarca kılardım! Bu eseri okudum ki vesvese, cehaletten geliyormuş. Cehalet onu davet, ilim onu tard ediyormuş. Bir de eşime, vesvesem için, 'Nas Suresini çok okusun.' demiş. Ben bu risaleyi ve Nas Suresini okuyarak vesveseyi yendim.
Reklam
"
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'ye rahat vermediler. O zamanlar Bediüzzaman'la görüşen; Kur'an, Risale okuyan, hapse girerdi. Yasaklar devriydi. Sık sık arama olurdu. Jandarmalar gelmişti. En mahrem yerlere kadar aradılar." "Ne arıyorlardı?" "Risale. Hiçbir şey bulamadılar. Babamı alıp götürdüler. Tekrar serbest bıraktılar. Yine bir gün jandarmalar evi arıyorlardı. Üstad'ın babamda bir şeceresi vardı. Üstad vermişti."
Arabanın kapısının açıldığını görünce koşarak elini öpmeye gittim. Cübbesinin kolları genişti ve ellerinin üstünü örtüyordu. Cübbesinden öptüm. Bana dua etti. Duasında ne söylediğini anlayamadım."Öylece dalmış, sevgi ve muhabbet dolu bir hayretle kendimden geçmiş bir vaziyette
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'ye bakıyordum. Bir de baktım ki teneffüs bitmiş, içeri girme zili çalmıştı. Hızla koşarak içeri doğru gidiyordum. Bu arada kapıda hocamızla karşılaşıp çarpıştık. Öğretmenim, kolumdan tutarak, nereden geldiğimi sordu. Aynı zamanda ben çok da çalışkandım. Öğretmen beni çok severdi. Ama zıt görüşleri olan birisiydi. Bediüzzaman'ın elini öptüğümü söyledim. Bana bir tokat attı. 'Hâlâ o ... arkasından mı gidiyorsunuz?' dedi." "Böyle bir davranış o zaman küçük ruhunuzda ne gibi bir tesir yaptı? Bediüzzaman sevgisini azalttı mı?" "Hayır. Bilâkis ziyadeleştirdi. Zaten aileden gelme, Bediüzzaman'a karşı bir muhabbet vardı. Sadece o hocaya karşı nefret duygusu verdi, o kadar..."
Bizim efendi çok müsrifti; elinde bir şey durmazdı. Ona '
Ramazan, İktisat, Şükür Risaleleri
Ramazan, İktisat, Şükür Risaleleri
'ni veriyor! Bir de Vesvese Risalesi'ni verip 'Bunu da hanımına götür.' diyor. Benim de çok vesvesem vardı. Namazı defalarca kılardım! Bu eseri okudum ki vesvese, cehaletten geliyormuş. Cehalet onu davet, ilim onu tard ediyormuş. Bir de eşime, vesvesem için, 'Nas Suresini çok okusun.' demiş. Ben bu risaleyi ve Nas Suresini okuyarak vesveseyi yendim.
Hâlid-i Bağdâdî
Hâlid-i Bağdâdî
'in cübbesinin Bediüzzaman'a nasıl intikal ettiğini soruyoruz. Necati Mülâzımoğlu anlatıyor: "Bu cübbe bize dedelerimizden Küçük Aşık namında birisinden intikal etti. Küçük Aşık, 20 yıl Mevlâna Halid'in hizmetinde bulunuyor. Daha sonra anne babasının çok perişan bir vaziyette Küçük Âşık'ı aradıklarını gören Mevlâna Halid, bu cübbeyi vererek onu memleketine yolluyor. Daha sonra bu cübbe, dedemden anneme geçiyor. Dedem, anneme, bu cübbenin sahibi olduğunu, ona verileceğini, kaybetmemeleri gerektiğini söylüyor. Bunun çok büyük bir sahibi var; ona verilecek.' diyor. Daha sonra Afyon'u Yunanlılar işgal ediyor. Annemler kaçmak zorunda kalıyorlar. Yanlarına çok zarurî ihtiyaçlarını alıp kaçarken cübbeyi unutuyorlar. O anda cübbenin bulunduğu duvar öyle sallanıyor ki duvarın toprakları dökülüyor. Cübbe de bohçasıyla yere düşüyor. Bu cübbe yanlarında olduğu müddetçe hiçbir sıkıntıyla karşılaşmıyorlar. "
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretleriyle Emirdağ'da olduğu senelerde tanışıyorduk. Ondan sonra babam Kastamonu'ya hapishane müdürü olarak geldi. İşte, o zaman annem, cübbeyi götürüp 'Asıl sahibi budur.' diyerek verdi. O cübbenin verilişinde ben de vardım. Bediüzzaman'ın elini öpmek şerefine de nail oldum." Evet, Mevlâna Halid'den gelen cübbe, sahibine verilmişti. Dedeleri Küçük Aşık'ın çilelerine karşılık onlar aradıklarını kolaylıkla bulmuşlardı.
Reklam
Hâlid-i Bağdâdî
Hâlid-i Bağdâdî
'in cübbesinin Bediüzzaman'a nasıl intikal ettiğini soruyoruz. Necati Mülâzımoğlu anlatıyor: "Bu cübbe bize dedelerimizden Küçük Aşık namında birisinden intikal etti. Küçük Aşık, 20 yıl Mevlâna Halid'in hizmetinde bulunuyor. Daha sonra anne babasının çok perişan bir vaziyette Küçük Âşık'ı aradıklarını gören Mevlâna Halid, bu cübbeyi vererek onu memleketine yolluyor. Daha sonra bu cübbe, dedemden anneme geçiyor. Dedem, anneme, bu cübbenin sahibi olduğunu, ona verileceğini, kaybetmemeleri gerektiğini söylüyor. Bunun çok büyük bir sahibi var; ona verilecek.' diyor. Daha sonra Afyon'u Yunanlılar işgal ediyor. Annemler kaçmak zorunda kalıyorlar. Yanlarına çok zarurî ihtiyaçlarını alıp kaçarken cübbeyi unutuyorlar. O anda cübbenin bulunduğu duvar öyle sallanıyor ki duvarın toprakları dökülüyor. Cübbe de bohçasıyla yere düşüyor. Bu cübbe yanlarında olduğu müddetçe hiçbir sıkıntıyla karşılaşmıyorlar. "
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretleriyle Emirdağ'da olduğu senelerde tanışıyorduk. Ondan sonra babam Kastamonu'ya hapishane müdürü olarak geldi. İşte, o zaman annem, cübbeyi götürüp 'Asıl sahibi budur.' diyerek verdi. O cübbenin verilişinde ben de vardım. Bediüzzaman'ın elini öpmek şerefine de nail oldum." Evet, Mevlâna Halid'den gelen cübbe, sahibine verilmişti. Dedeleri Küçük Aşık'ın çilelerine karşılık onlar aradıklarını kolaylıkla bulmuşlardı.
"O zaman bir heyecan dalgası vardı.
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'ye büyük sevgi duyuluyordu. Annem, okuma yazma bilmezdi. Ben risaleleri ezberler, anneme okurdum. Risaleler bana çok tesir ederdi. O günden sonra risaleleri her gün okuyor ve çok istifade ediyorum. Çocuklanma da şuurlu, imanlı, dinlerine bağlı yetişmeleri için Nur'ların hakikatleriyle yetiştiriyorum."
"O zaman bir heyecan dalgası vardı.
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'ye büyük sevgi duyuluyordu. Annem, okuma yazma bilmezdi. Ben risaleleri ezberler, anneme okurdum. Risaleler bana çok tesir ederdi. O günden sonra risaleleri her gün okuyor ve çok istifade ediyorum. Çocuklanma da şuurlu, imanlı, dinlerine bağlı yetişmeleri için Nur'ların hakikatleriyle yetiştiriyorum."
O devrin keyfi idaresinde Bediüzzaman Hazretlerine yapılan enva-i zulmün çoğu, devrin idarecileri tarafından tezgâhlanıyordu. Üstad, "Yirmi İkinci Lem'a"da kendisini müdafaa etmesi gereken merciyi "Isparta vilayetinin hükümetidir ve şu vilayetin milletidir." diye gösterirken, o devrin belediye başkanı, bir hak talebine haksız bir şekilde "sükûtla cevap veriyordu. Oysa ki bu şekvalara sükût edenler, bir gün gelip tarih önünde suçlu olacaklarını biliyorlar mıydı? Millet huzurunda hesap vermeseler bile mahkeme-i kübrayı düşünüyorlar mıydı? Bunların sükûtu nereden kaynaklanıyordu? Evet, bu sükût, zulmü sessiz alkışlamaktan, koltuğu ve makamı garantiye almaktan, yukarıya boyun eğmekten ileri geliyordu!
57 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.