Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hatıralarla Başbaşa

Samiha Ayverdi

Hatıralarla Başbaşa Gönderileri

Hatıralarla Başbaşa kitaplarını, Hatıralarla Başbaşa sözleri ve alıntılarını, Hatıralarla Başbaşa yazarlarını, Hatıralarla Başbaşa yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Söz, yani kâl, ilim veyâ san'ata da süslenip bezenmiş olsa gene de cansız bir heykel gibidir. Hâl ise şekilden de cisimden de mahrum dahî bulunsa insanoğluna sessiz sedâsız çarpan ve ruhları avucu içine alan gözle görülmez mânevî dalgalardır.
Sayfa 180 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
İnsan yetiştirmek bir endüstri değildi ki vidasının çivisini dişlisini tezgâhlarda işleyip bir yerine taksındı? İnsan, ancak îman ve muhabbet potası içinde bir bütün olarak ele alınıp mânevî şeklini, nizam ve düzenini bulabilirdi.
Sayfa 160 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
Reklam
Ne tuhaf ki, bunca zamandır dirsek çürütüp emek verdiği kitapları, can vermeden can bulunamayacağını ona hiç söylememiş, aşkla öl gene aşkla diril! dememişti.
Sayfa 157 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
Başında sarığı, sırtında cübbesi, günün erken saatinde evinden çıkar, mektebine giderek akşama kadar talebeleriyle haşır-neşir olduktan sonra herzamanki ciddî ve huzurlu hâliyle evine dönerdi. Ne ki bu dönüşe, evinden ziyâde, kitaplarına kavuşmak denebilirdi. Zirâ Bergamalı Cevdet Efendi ile kütüphânesi arasında âdetâ ezelden ebede uzanan plâtonik bir aşk vardı. Canlı, neş'eli ve kabına sığamayan genç karısının itiraz, isyan ve ricâlarına rağmen sevgilisinin birini rafa koyarken bir başkasını alır, gözünden ev-bark çoluk-çocuk silinircesine okur okurdu. Ama bâzan, içine dalıp kaybolduğu bu dünyâ ile kendi arasında bir el, genç bir kadın eli hiddet ve şiddetle uzanır ve kocasının okuduğu kitabı kaptığı gibi fırlatıp pencereden bahçeye atardı. Bergamalı Cevdet Efendi, karısının bu haklı protestosuna içinden kızmış olsa bile, belli etmez, aşağı inerek kitabı çiçek tarhlarının arasından alır; tozlarını temizler, şâyet cildi bozulmuşsa, ertesi gün tâmîre götürür; yukarı çıkıp karısıyle karşılaştığı zaman da bütün sitemi: – Hanımcığım Allah sizi affetsin! demekten ibâret kalırdı.
Sayfa 138 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
Türk milleti nereden nereye geldiğinin şuûruna bir varabilse, uyanması hem güç değil hem de mukadderdir. Ama bunu bir bilsek...
Sayfa 135 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
Peki, en küçük ihtiyaçları bile vücûde getirmek için bir aklım faaliyete geçmesi lazım olduktan sonra, şu koskoca dünya, şu başı sonu bilinmeyen makrometrik ve mikrometrik âlemler, kendiliğinden ve bir tesadüf eseri olarak vücut bulur mu? Keza akla durgunluk veren bu yaratılış âleminin ortasında, güzel olduğu kadar sırlar ve harikalarla dolu olan insanoğlu, nasıl olur da maksatsız ve sebepsiz yaratılmış olabilir? Tabiat, bir gaye, bir vesileler manzûmesidir. Yani her bir zerresi ile tabiat şuurlu ve organize sebeplerin bir araya gelmesiyle ahengini bulmuştur.
Sayfa 92 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
Reklam
Bugün bizde ve bütün dünyâda gençlik, kılıf, libâs, nizâm, ölçü ve sınır tanımayan bir başıboşluk içindedir.
Sayfa 89 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
Dil ne kadar güzel sözler söylerse söylesin, fiil ve hareketlerin tesîri ile asla yarışamaz.
Sayfa 87 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
Ne ki; Türk'ün büyük felâketi, toprak kaybı değil, hars ve iman kaybı idi.
Sayfa 70 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
Zavallı Türk gençliği, kendisine kıyan günahkârları alkışlamakta devâm ettirilip, sahte mâbutlara tapmak vatan borcu sayıldıkça, uyanış ve diriliş saatinin çalmakta olduğu nasıl düşünülebilir?...
Sayfa 54 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
Reklam
Unutmak, beşerin hem derdi, hem devâsı değil mi?..
Sayfa 49 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
Ama her yaşayana canlı dense de, her canlıya hayat sâhibi demek câiz olur mu?
Sayfa 39 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
Ne çâre ki şu gökkubbe altında Müslüman-Türk, her zaman yalnız her zaman garip! Hattâ, değil âlem halkı, kendi bile değerinden, dünyâlara sığmayan şânından şerefinden gafil ve habersiz!
Sayfa 35 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
Acaba bizim garblılaşmağa mı, yoksa oluş ve yükseliş devirlerimizin zihnî ve ruhî dinamizmini dış tabîat bilgileriyle takviye edip millî bir kalıp içinde ihyâ etmeye mi ihtiyâcımız vardı?
Sayfa 15 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
Türk cemiyeti, aşağı yukarı iki asırdır, çatırdamakta ve her sarsılışta da öz benliğinden yeni bir değeri kaybetmektedir. Kaybedilen sadece İmparatorluğun geniş toprakları, atalarımızın mermere kanını işleyerek vatan yaptığı coğrafyası değil; tarihi, îmânı, dili, aşkı, gāyesi, ahlâkı, örfü ve neticede şahsiyetidir. Bizim dışımızdakiler, özümüze su katmak için; içimizdekilerin de bir kısmı, hem zarfımızı, hem de mazrûfumuzu beraber değiştirebilmek için bütün gayretlerini sarfetmişler; elhak muvaffak da olmuşlardır.
Sayfa 7 - Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul - 1977
153 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.