Hazret-i Îsâ’ya Açık Mektup kitaplarını, Hazret-i Îsâ’ya Açık Mektup sözleri ve alıntılarını, Hazret-i Îsâ’ya Açık Mektup yazarlarını, Hazret-i Îsâ’ya Açık Mektup yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türk Edebiyatının en önemli yerli kalemlerinden biri olan Süleyman Nazif'in belki de en ayırt edici vasfı kalemini zulme, haksızlığa ve özellikle emperyalizme karşı bir kalkan gibi kullanmasıdır. Hz. İsa'ya Açık Mektup ve Kâfir Hakikat da onun bu özelliğini en iyi gösteren metinlerinden biridir. Bir peygambere mektup yazıp, yaptığı zulümlerden dolayı ümmetini ona şikayet etmek, akabinde de Hz. İsa'nın ağzından mektup kaleme almak ancak onun zekasının bir buluşu, hislerini ifade ediş biçimi olabilirdi. Hz. İsa'ya Açık Mektup ile kâfir Hakikat'in kaleme alınış sebeplerinden biri, Kuzey Afrika'da emperyalizme karşı verilen bağımsızlık mücadelesini sekteye uğratmaya çalışan Avrupa'nın sömürgeci ruhuna karşı bir isyan olmasıdır. Ona 1924 yılında Hz. İsa'ya Açık Mektup'u, 1926'da da Kâfir Hakikat'i yazdıran sebepler bugün de vaki. Biz 1924'deki bu çığlığı ve feryadı bir kez daha işittirmek istedik. İstedik ki, okurlarımızı en azından Süleyman Nazif döneminden başlayarak gelinen süreç hakkında düşünmeye sevk edelim. O'nun feryadinin hâlâ güncelliğini koruduğunu bir de onun sözleriyle duyuralım istedik.
Kisa denilebilecek ömrü hayatında "kafasındaki ve gönlündeki hakikate iman eden" bundan asla taviz vermeyen, çöken bir imparatorluğun bütün haleti ruhiyesini içselleştirmiş olan bu cevval ve esprili zeka, kendisinden geriye dingin metinler ve o metinlere nüfuz etmiş "rüzgârlı bir ruh" bıraktı.
Konu tehlikeli. Fikir iyi ancak haddi aşma mevzubahis. Döneminin şartlarına bakılacak olursa Süleyman Nazif'in fıttırarak bunu kaleme aldığı aşikar. Bir peygambere ümmeti üzerinden hakaretvari yüklenmek Müslüman cihetiyle nahoş ve kabul edilemez.
Âh!.. O melûn fethetme hakkı!...
Dünyada bunun kadar haksız ve manâsız bir tabîr yoktur. Eğer gasbın, eğer hırsızlığın, eğer yankesiciliğin itaat edilen ve mukaddes bir hakkı mevcût ise, fetihlerin, istilâların da öyle hakları vardır.
Hristiyanların sekiz yüz seneden beri İslâm'a ettikleri zulüm ve ihâneti, Allah'ın bin bir ismine bin bir kere yemin ederim ki biz şeytânlardan görmedik.
Ölmemiş olduğum için hissim de rûhumla birlikte muzdariptir. Asırlarla beraber artan, sonsuz, katmerlenmiş ve mükerrer bir ızdırap... Yâ Rabbi!... Ölmemek ne büyük musîbet imiş!...
Bu medeniyet Hristiyanlaşmadan önce, yani müslüman iken onda ahlâk ve insafın, itaat edilen ve mukaddes, kavâid-i müdevvenesi vardı. Seninkiler hepsini uzaklaştırarak "hakk"ın yerine "kuvvet"i ikâme ettiler. Bugün İblis'in Hristiyan medeniyetindeki mevkii senin makamından çok yüksek ve çok imtiyazlıdır.
İblis'i bularak ona diyeceğim ki:
"Bana bak!... Galiba sen bunadın. Eski zeka ve şeytanetin dört, beş asırdan beri görülmüyor. İsa'nın gavurcukları yeryüzünde seni fersah fersah geçtiler. Böyle giderse Hristiyan olmayan diğer kavimler gibi, sizin tâifeye de bu dünyada ekmek kalmayacak. Hızır'ı bekledik... Mehdi'yi bekledik... Mesîh'i bekledik; hiçbiri gelmedi. Hatta bizi Hristiyan istilâsına karşı teselli edecek Ye'cûc Me'cûc'lere' de râzıyız. Bunlar da gavurların korkusundan Kaf dağlarının ötesinde, birer deliğe gizlenmişler. İnsaniyeti hiç olmazsa çektiği eziyetlerden kurtaracak bir Deccâl, bir Dâbbetülarz bile yok. Bari sen gel. Hristiyan zulümlerini gördükten sonra biz senden daha az nefret ediyor, sana daha az lanet okuyoruz. Şerîatımızda ehven-i şerreyn' tercîh olunur. Şimdi zâtın gavurlara nisbetle şerr-i ahafftır. Sen yalnız zayıf îmânlara musallat olarak sahiplerini dalâlete düşürüp, doğru yoldan çıkarmayla yetinirsin. Haleflerin ve gâlip rakîblerin olan İsevîler -senin iğvâlarından daha melûn- propagandalardan başka, göklerin üstünden denizlerin dibine kadar her yere ölüm saçıyorlar. Meded yâ İblis, meded!"
Kristof Kolomb adlı, İtalyan mı, İspanyol mu, Allah'ın ne belâsı olduğunu bilmediğim serserinin aklına bir gün eserek, icrâ ettiği uzun seyahat esnasında, o zamana kadar mechûl kalmış bir kıt'a meydana çıktı. Senin vaktinde bilinmeyen bu yeni dünyanın adına dört yüz seneden beri Amerika diyorlar. Yaratılışın başlangıcından beri rahat yaşamış ve seninkilerin şerrinden bin dört yüz şu kadar yıl sağlam kalmış ve korunmuş olan bir halka, İtalyan serserisi, İspanyol gemisiyle, yok oluş ve ölüm götürüyordu. Hakikaten çok geçmeden, oradaki asıl ahali imha edilerek, yerlerine seninkiler geçip kuruldular. Senin -güya- şehadetinin işareti olan kanlı haç, şimdi Amerika'dan da dünyanın Hristiyan olmayanlarla meskûn kısmına fesat, iğvâ, fitne ve katliam tevzî ve tasadduk* ediyor.