Hece Dergisi - Sayı 294-295-296 - Özel Sayı 42 (Haziran-Temmuz-Ağustos 2021) (2 Cilt)

Hece Dergisi

En Eski Hece Dergisi - Sayı 294-295-296 - Özel Sayı 42 (Haziran-Temmuz-Ağustos 2021) (2 Cilt) Sözleri ve Alıntıları

En Eski Hece Dergisi - Sayı 294-295-296 - Özel Sayı 42 (Haziran-Temmuz-Ağustos 2021) (2 Cilt) sözleri ve alıntılarını, en eski Hece Dergisi - Sayı 294-295-296 - Özel Sayı 42 (Haziran-Temmuz-Ağustos 2021) (2 Cilt) kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sahife, ağırlıklı olarak hadislerin kayda geçirilmesi ekseninde teolojik yükü öne çıkmış bir kavram. Sayfa'ya geçiş bir dil hamlesi şüphesiz, ama bir o kadar da sözkonusu yükten boşaltmış kelimeyi, bir bakıma din dışına iterek sivilleştirmiş. Çelişkili biçimde indirgenmiş böylece, anlam alanı: Hemen herkesin dilinde bir ölçü birimi o artık — oysa fazlası.
Sayfa 877 - Enis BaturKitabı okudu
Jean Baudrillard'ın düşüncesinin temel kavramlarından biri Gerçekliktir (=Gerçeklik İlkesi). Simülasyon Kuramına göre Modern toplumlarda gerçeklik: bireylerin her gün toplumsal, politik, kültürel ve ekonomik yaşam karşısında hissettikleri bir tür duygudur. Eskiden gerçeğe ait bir özellik olarak kabul edilen gerçeklik, günümüzde bir gerçeklik duygusuna dönüşmüş gibidir. Bu nesnelden çok öznel olarak nitelendirilebilecek bir duygudur. Belki de hiperrasyonelleştikleri söylenen toplumların içinde bulundukları bu aşamaya uygun düşen "duyguların sifir derecesi” türünden bir şey. Baudrillard'a göre, gerçeklik ilkesi, bir toplumun oldukça uzun bir sürede çalışıp, çabalayarak oluşturduğu, biçimlendirdiği ve kendisine neredeyse ahlaki kurallara boyun eğercesine boyun eğdiği bir ilkedir. Yazara göre son yüzyıllarda ortaya atıp, oluşturup gerçekleştirdikleri bu gerçeklik ilkesi 1960'lı yıllardan bu yana sahip olduğu o metafizik gücü yitirmeye başlamış gibidir. Bu arada adı geçen modern toplumlar , günümüzde sanal gerçeklik aşamasına ulaşmış görünmektedirler . (Sim. Kur. Üze. Not. ve Söy. /Hangi Evrende Simülakrlar Gerçeğin Yerini Alamadılar/s. 106-107, Adanır, O., Eylül, İzmir, 2017)
Sayfa 896 - Oğuz AdanırKitabı okudu
Reklam
© Modernleşme aşamasında özelikle Banlı kültürler yeni çağa uygun ideolojiler katkıda bulunmuştur. Bu evrende yaşamın hemen tüm alanların belirleyen görece nesnel, bilimsel bir akılcılık ön plana geçerek belirleyici bir rol oynamaya başlamıştır. Baudrillard'a inanmak gerekirse bu aşama sahip olduğu o gücü (1. ve 2.Dünya Savaşında aldığı yaraların da etkisiyle) 1960'lı yıllardan itibaren belirgin bir şekilde yitirmeye başlar. Bu yıllarda (Kapitalizmle birlikte) biçimsel bir mutasyona uğrayan Kuzey Batı Avrupa ülkeleri ve ABD yaşamın tüm alanlarına egemen olan nesnel, bilimsel akılcı düşüncenin her geçen gün giderek ağırlaşan baskısına tahammül edemeyerek onun egemenliğinden kurtulmanın yollarını aramaya başlar. Baudrillard; nesnel, bilimsel akılcı düşünceden kurtulmanın en kısa yolunun onu deforme, dejenere etmek olduğunu söyler. Bunun entelektüel dünyadaki somut yansımasının postmodern düşünce olduğu söylenebilir.
Sayfa 897 - Oğuz AdanırKitabı okudu
Sinemanın ortaya çıktığı tarih kapitalizmin en vahşi ve acımasız dönemlerinden birine denk gelmektedir. Toplumsal, politik ve kültürel yapı görece ekonomik yapının egemenliği altında olup akılcı ekonomi anlayışı kişisel ihtiras ve tutkulara uygun bir şekle sokularak (genelinde şirketleştirilerek) başta emekçi kitleler olmak üzere tüm topluma dayatılmaya çalışılmıştır. Deyim yerindeyse kapitalizm duha bu dönemde akılcı, nesnel, bilimsel düşünceyi kendi çıkarlarına uygun bir şekilde deforme etmeye çalışarak bunu akılcılık adı altında toplumun tamamına dayatmıştır.
Sayfa 898 - Oğuz AdanırKitabı okudu
Gerçek yaşamda insanın başına gelen olayı yalnızca imgesel düzeyde yeniden üretip, kurgulayarak izleyiciye sunmak gerçeğin bedenini gösterip ruhunu göstermeyi başaramamak türünden bir şeydir. Çünkü herhangi bir anlatım sisteminde anlamı belirleyen şey bağlamdır. Belli bir bağlama oturtulup öncesi ve sonrası, nedenleri, nasılları ve sonuçlarıyla birlikte ele alınıp öyküleştirilmeyen gerçek bir olayın, o süreçte yaşananların oyuncusu ya da tanığı olmuş bir insanın hissettiklerini aktarabilmesi neredeyse olanaksızdır. Dolayısıyla gerçek bir olay sinemada ancak dramatize edildiğinde seyirciyi gerçekten etkileyebilir (ağlatabilir, kız dırabilir, güldürebilir, vs). Sinemaya dramatik bir yapı kazandırılmasında hiç kimse roman ve tiyatronun önemli bir rol oynamadığını söyleyemez. Ne var ki asıl önemli rolü seyircinin oynadığı unutulur: Batı sinema tarihindeki ilk yarım yamalak ya da eli yüzü düzgün dramatik denemeler seyircinin katkısıyla biçimlenmiştir.Bu konuda seyirci belirleyici rol oynamiştir.
Sayfa 900 - Oguz AdanırKitabı okudu
Öncelikle kapitalist sistemin ilke olarak nesnel, bilimsel, akılcı düşünceye karşı olmadığını eğitim ve kültür sistemine bakarak anlayabiliriz. Akılcılığa karşı olmaması yaşamın pek çok başka alanında onu kendi çıkarlarına uygun hale getirmesine, eğip bükmesine engel olmamıştır. Çelişki, bu işi çoğunlukla akılcılığın arkasına saklanarak yapmaya çalışmasındadır. Özellikle XX. yüzyılın ilk yarısında büyük bir atılım yapan ticari sinema ya da öykülü fılm aracılığıyla bu süreçte seyircinin nasıl bir rol oynadıgına bakalım. Kapitalizmin toplumsal yaşamı kendi belirlediği akılcı kurallar çerçevesinde yönlendirmeye çalıştığı bir dönemde seyirci-film ilişkisi bunun tersini gösterir gibidir. Örneğin, daha ilk baştan itibaren bu seyirci (Chaplin, Keaton, vs) gibi yönetmen/ oyuncuların filmlerindeki yasadışı, kural dışı, çizgi dışı kahramanlara ilgi duyduğunu açıkça göstererek sektörü yavaş yavaş o tarafa yönlendirmiştir. Tam da bu dönemde ortaya çıkan Hayes kuralları bu gidişatı asla radikal bir şekilde engelleyememiştir. Deyim yerindeyse sinema seyircisi sistemin kendisine dayattığı akılcılığa (sistemin belirlediği: çalışkanlık, dürüstlük, ahlaklılık, işe bağlılık ya da uyumluluk, disiplin, vs) bu sistem akılcılığının karşıtı sayılabilecek unsurlar barındıran filmleri yeğleyerek karşılık vermiştir. Sistemin dayattığı (çaresizliğe yol açıp insanları boyun eğmeye itecek) “akılcı” anlam evreni ve anlam bombardımanına karşı kitleler eğlence yani anlamı yadsıma ya da anlamsızlık seçeneğini yeğlemiştir.
Sayfa 901 - Oğuz AdanırKitabı okudu
Reklam
82 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.