Locke'un yaşadığı dönem, 17.yy dönemleri.. Avrupa'da kanlı mezhep savaşları. Özellikle Katolik ve Protestanlar acımazsızca birbirini doğramakta ve köklerini kurutmak istemekte. Locke ise, bu tür farklılıkların doğal olduğunu, bu sebeplerden ötürü savaşılmasını şiddetle eleştirmekte. Eserde yazar; Ateistlerin hor görülmemesini, din ve devlet işlerinin ayrı ellerden yürütülmesi gerektiğinin altını sıklıkla çizer. Bir çok kez dini otorite-siyasi otorite ayrımı üzerinde durur. Şayet ona göre dini otorite, siyasi alana müdahil olur ve bu alanda tahakküm kurarsa, örneğin diyelim ki katoliklerin dini ve ruhani lideri, siyasi anlamda da söz sahibi olursa, diğer dine mensup kimseler için ızdırap dolu bir yaşam gerçekleşecektir. Siyasi otoritenin alanı devlet işleri, bürokratik yapı, yasama ve yürütme faaliyetleri iken, dini otoritenin alanı bundan çok başka olup dünyevi olmayan hususları içerir. Toplumsal hoşgörünün bir kültür olarak yerleşmesini talep eden Locke'un bu eseri şiddetle okunmalı. İyi okumalar.