Genel olarak 2.Meşrutiyet dönemindeki ittihat ve terraki partisi ile hürriyet ve itilaf partisinin arasındaki iktidar mücadelesinin anlatıldığı kitap, romanın başkahramanı olan muhalefet yanlısı gazeteci Ahmet Kerim'in fevkalade bir iç hesaplaşmasıyla sona eriyor.
O dönemdeki kirli siyasete tutulan ışık ile: Osmanlı devletinin çöküşünde yaşanan hadiseler, dönemin partileri arasındaki iktidar mücadelesi, suikast girişimleri, babıali baskını, milliyetçilik isyanı ile çıkan ayaklanmalar ve ülkenin esenliğini bir kenara bırakıp tamamen kendi hırslarına odaklanan insanların çekişmeleri tüm gerçekliğiyle görülüyor.
Ahmet Kerim bu taraflar arasında muhalif olanların yanında saf tutmaktadır, fakat bu İttihat ve Terraki partisi lideri Mahmut Şevket Paşa'nın ölümünden sorumlu tutulup göz altına alınana kadar sürecektir.(Göz altında gecirdiği o bir gecelik sürede anlatılan iç hesaplaşma tekrar tekrar okunmaya değecek güzelliktedir). Burada yaptığı psikolojik savaşta kaybettiği bir gençliğinin olduğunu anlar ama artık çok geçtir, sürgün edilir.. Onun bu sürgünü, günahı milli hisleri zayıflamış olan gençliğin bir kefaretidir. Memleketin düze çıkabilmesi için milli duyguların güçlendirilmesini tek çıkar yol olarak gören Ziya Gökalp, bu Türkçülük akımını yayması için Ahmet Kerim'den umut eder. Ama artık Ahmet Kerim kendinden bütün ümidi kesmiştir..
