Eski Türkiye dedigimiz zamanlarda eski dediğime bakmayın siz ülkemizin buhranlarda olduğu bir dönemde yurtdışına çıkmış varlıklı bir ailenin oğlunun yurda dönünce giderken sahip olduğu vatani kurtarma vatan için birşeyler yapma fikrini gerçekleştirmek için yaptığı ziyaretleri ve gözlemleri anlatıyor. Kapitalizmin insan yaşamını ele geçirmekle kalmadığı aynı zamanda ruhunu nasıl paramparça ettiğine de değinmektedir. Kitap genel itibariyle güzel, akıcı, duru, sürükleyici, güzel fikirlerin yer aldığı kutlu okurlarının kesinlikle okurken keyif alacağı bir kitap. Okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Marka ve imza çatışmaları, insanoğlunun tatmin olmayan nefsi...
Elimizdekinin kıymetini bilmeyerek sürekli bir dışa dönüklük ve sürekli bir hakim olma çabası...
Sonucunda neredeyse kendini kaybetmiş kişilikler ve bu kişiler arasında kaybolan bireylerin kimlik arayışı...
Alaturka yaşamdan alafranga yaşama sürükleniş ve bu sürüklenişe kapılmak istemeyenlerin çözüm üretme çabası...
Ve kelimelere sığmayacak duygular. Üstadın kullandığı sade ve okuması kolay cümleler üzerine düşünüldüğünde sadece göründüğü kadar olmadığı anlaşılıyor.
"-Ee, sen neler yapıyorsun hâlâ aynı fikirlerde misin?
Hiç duraksamadım:
-Evet. Hâlâ zenginlerin servetinden fakirlerin haklarını nasıl alabiliriz, bunun formülünü arıyorum."...
Kitap, yurtdışında eğitimini tamamlayıp öğrendiklerini, zihnindeki parlak fikirleri harekete geçirmek, uygulamaya koymak için memleketine dönen fakat bu
Ömer Faruk Adalet arayışı içinde olan bir genç. Üniversite öğrenimini anarşi olaylarının had safhaya ulaştığı zaman ikinci sınıfta ama o olaylara sağ sol davası değil adaleti savunmak ilkesiyle bulaşmış oluyor. Doktorasını yurtdışında yapıyor. Ülkesinden uzakta olan bitenden haberi olmadan yaşadığı için memleketine dönmek durumunda kalınca başlıyor farkedişler. Gündelik işlerde hayatı geçerken alışan insanların göremediği ya da üzerini örttüğü herşey yüzüne çarpıyor. Bu da onun bacağında huzursuzluğa neden oluyor. Hikeye bu husursuzluğa neden olan olayları ele alması ve sonunda kendi huzurunu daha doğrusu bacağındaki huzursuzluğu dindirmesiyle sonlanıyor.
Özellikle arayış içinde olan insanlar kesinlikle okumalı. Ben şimdi ne yapacağım diye soruyorsanız ve çıkış kapısı arıyorsanız bir ihtimal aradığınız çıkışı bu kitap aralar.
Keyifli okumalar
Türk öykücülüğünün en önemli temsilcilerinden Mustafa Kutlu. Sade, akıcı bir dille yazıyor eserlerini. Anlattıkları hep insana dair şeyler, özlemini duyduğumuz, saklı bilgelikler timsali insanlara...
yalın akıcı ve çarpıcı tespitlerin yer aldığı bir uzun hikaye. ülkede belkide son 15 yılda olanların toplumun bir kısmının bakışını ve toplumun gidişatını yansıtan fevkalade bir eser. huzurlu bir yazarın huzursuzluğunun ve çözüm arayışının okurları ile paylaşımı. israf yerine kanaat önerisi.
Yazarın diğer kitaplarına oranla en sevdiğim kitabı oldu huzursuz bacak. Okurken belki o dönemin genci sayılmazdım ama çocukluğuma gittim diyebilirim. Büyüklerin o büyük konuşmalarından bu zamana nasıl geldiklerine üzülerek bir de bu kitaptan şahit oldum..
Bir solukta okuyacağınız bir Mustafa KUTLU dinlencesi daha..
Dinlence diyorum huzursuz olurken okumaktan ziyade dinlediğinizi, dinlendiğinizi hissedeceğiniz bir çalışma olmuş.
E tabi bir Mustafa KUTLU klasiği olarak tası tarağı toplayıp gidesiniz gelmese olmaz okuduktan sonra :)
