Her genç dokunmak ister. Dokunup tecrübe etmek. Gerçeğin tecrübesini uhdesinde bulundurmak. Sahihlik budur. Katmak, karıştırmak ve yeniden ayıklamaya çalışmak gençliğin şanındandır. Elleri katranlı fikirlerle bulamak, şairlerin ve sanatçıların bahsettikleri karanlığın ne olduğunu, hangi şeytanın karanlığı olduğunu bilmek.
Bu yüzden dolandı Ahmet Niyazi. Kendi etrafında ve dünyanın etrafında ve içinde dolanmalıydı ki döngü tamamlansın. Yarım birşey kalmasın. Gün gün olsun, gece de gece. Her tarafa, bulduğu tüm oyuklara, gizli bölüm ve bölgelere, yasak alanların kıyılarına seferler düzenledi.
Büyüdü Ahmet Niyazi.
Mustafa Nezihi Pesen/ Cennete kadar yürümeliydik
Cami müminlerin uçma imkânının en yüksek olduğu yerdir. Yine bir müminin ruhu uçmağa varmak için bu dünyadan ayrılıp havalandığında bu büyük kavuşmanın haberi minarelerden verilir Ümmet-i Muhammed'e. Bu gerçek olmasaydı ne minareler ne de müminler ayakta kalabilirdi sevdiklerini uğurladıklarında.
Mustafa Nezihi Pesen/ Cennete kadar yürümeliydik
Ayn-ı Ali'de onu ilk defa beklediği günü hatırladı. "Aşk dedikleri şey sıradan ve basit, herkesin yaşadığı veyahut yaşadığını zannettiği şey miydi? Yoksa Allah, insanoğlu üreyebilsin diye mi gönlünde bir avuç ateşle göndermişti dünyaya? Farklı cinsler bir araya gelip yangını büyütsünler diye mi ?" Nereden geliyir aklıma bunlar diye kafasına vurdu. Öyle hızlı vurmuştu ki vurduğu yeri ovalamaya başladı. Kafasını ovaladığı sırafa Sakine arkasından usulca yaklaşıp iki eliyle Cemil'in gözlerini kapatıp sordu:
"Bil bakalım ben kimim?"
Cemil sesinden Sakine'yi tanımıştı.
"Bana ait olansın. Ben de sana ait olanım."