Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hz.Muhammed-Silahlı Peygamberin Medeniyet Devrimi

Doğu Perinçek

En Yeni Hz.Muhammed-Silahlı Peygamberin Medeniyet Devrimi Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Hz.Muhammed-Silahlı Peygamberin Medeniyet Devrimi sözleri ve alıntılarını, en yeni Hz.Muhammed-Silahlı Peygamberin Medeniyet Devrimi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
2015 yılı 24 Temmuz'unda Türk Silahlı Kuvvetleri, ABD gü­dümlü PKK terör örgütüne karşı silahlı harekata başladı ve PKK'yı hendeklere gömdü. Bu harekatla birlikte Türkiye İkinci İstiklal Savaşına girdi. - 2016 yılı 15-16 Temmuz gecesi, Ordu ve millet olarak Amerikancı FETÖ Gladyosunun darbesini ezdik. - 24 Ağustos 2016'da başlayan Fırat Kalkanı Harekatıyla ABDlsrail Koridorunu yardık ve ABD güdümlü PKK'ya ve DEAŞ'a ağır darbeler indirdik. - 2017 yılı Eylül ayında Irak, İran, Suriye ve Rusya'yla işbirliği yaparak, ABD ve lsrail'in referandum yoluyla sözde "Kürdistan" kurma planını bozduk. 2018 yılı Ocak ayında başlayan Zeytin Dalı Harekatıyla PKK'nın Afrin'deki yuvasını dağıttık. Türkiye, işte bu süreçte ABD güdümlü Atlantik sisteminden koptu ve Batı Asya ile Avrasya'daki tarihsel mevzisine yerleşti. Bu mevzi, yükselen Asya medeniyetinin mevzisidir. Hz. Muhammed, bu mevziinin büyük tarihsel mirası içinde, bütün insanlığın değeridir.
Sayfa 105Kitabı okudu
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 1990'lı yılların başlarından beri ABD tehdidine karşı konumlanma yoluna girmesi, güç dengelerinde köklü değişiklik yarattı. 1996 yılı Kasım ayındaki İşçi Partisi, bugünkü adıyla Vatan Partisi 4. Genel Kongresi'nde kabul edilen "Cumhuriyet Devrimi Kanunları Uygulansın" karan birkaç ay içinde Milli Güvenlik Kumlu'nun 28 Şubat 1997 günlü toplantısında yankılandı. İşçi Partisi'nin ilan ettiği 12 maddelik program, Milli Güvenlik Kunılu'nda neredeyse aynen ve bu kez 18 madde halinde kabul edildi. O kararın altında Başbakan Necmettin Erbakan'ın imzası da var. O karar, İmam Hatip Okullarının ihtiyaç fazlasının kapatılması, yasadışı kuran kurslarının tasfiyesi gibi köktenci önlemleri içeriyordu. Arkasından Genelkurmay, 29 Nisan 1997 günü bir brifing vererek, altı aydan beri uyguladığı, yeni "Milli Askeri Stratejik Kavram"ı ilan etti. Bu kavrama göre, iç gericilik artık baş tehdit kabul ediliyordu. Ordu, milletin isteği doğrultusunda, gerekli yer ve zamanda askeri kuvvet kullanarak gericiliği tasfiye etme kararı aldı ve daha önemlisi bu kararın uygulamasına geçildi. Yanıt ABD emperyalizminden ve FETÖ'den geldi. Ergenekon-Balyoz Operasyonları yapıldı.
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
Dönüm noktası, ABD'nin Irak'ı işgal etmesi ve Türkiye sınırında sözde Kürdistan, gerçekte İkinci İsrail devletçiğini kurması oldu. Biz bu devletçiğe Barzanistan adını verdik.
Sayfa 105Kitabı okudu
Türkiye, 2002 yılı Kasım'ından beri dinsel kaynaklara bağlı olduklarını iddia edenlerin yönetimi altında yaşıyor. Bu saltanat, bir zümrenin saltanatıdır, ama dinsel hükümlerin saltanatını kuramadılar, kuramazlar. Onları dincilikte yetersiz bulanlar iktidara gelecek olsa, onlar da toplumu ve devleti din esasına göre düzenleyemezler. Bırakalım Kemalist Devrim'i yaşamış olan Türkiye'yi, yeryüzünün hiçbir yerinde böyle bir şansları yoktur. Dünyayı yeniden öküzün boynuzları üzerine oturtabilecek bir güçleri yoktur ve olamaz. Laiklik, bir icat değildir; zorunluluk olarak çıktı. İnsanlık, Ortaçağ'dan çıkarken, Tevrat, İncil veya Kur'an'ın düzenlediği toplumsal-ekonomik ilişkilerin içine sığmayan bir eşiğe gelmişti. Bu durumda din işleri ile devlet ve toplum işlerinin birbirinden ayrılması zorunluydu. Ve ayrıldı. Laiklik, yalnız din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değildir. Devleti din esasına göre yönetemeyeceğiniz gibi, toplumu da din esasına göre düzenleyemezsiniz. Zaten devlet, toplumu düzenleyen örgütlenmedir. Bugün toplumu ve devleti din esasına göre düzenlemek mümkün olmadığı halde, bu ısrar, bu inat, bu bağnazlık, bu yobazlık nedir? Bu bağnazlık, Allah için ve din için değildir! Bu yobazlık, Allah ve din adına saltanat kurmak içindir!
Sayfa 102Kitabı okudu
Kutsal kitaplar bugün artık hukukun kaynağı olamaz. Hiç kimse Dünyayı yeniden öküzün boynuzları üzerine oturtamaz. Buna kimsenin gücü yetmez.
Özetlersek, bizim tarihimizde emperyalizme karşı mücadele eden bir İslamcılık olmamıştır. Türkiye'de hürriyet ve istiklal mücadelesi, başından beri dünyevi/laik çizgiler taşır.
Sayfa 90 - Türkiye'de İslamcılığın Bugünkü İşleviKitabı okudu
Reklam
İslamcılık, hele Türkiye'de, dünya emperyalist sisteminin toplum içindeki ideolojik güvencesidir. Türkiye, emperyalizme İslamcılık bayrağı altında mücadele eden ülkelerden farklıdır. Bizim toplumumuz, o eşiği aştı. Herhangi bir halk hareketinin İslamcı renklere büriinmesi olasılığı arkada kalmıştır. Kemalist Devrim gibi dünya ölçeğinde etkileri olan bir milli demokratik devrimin yaşandığı bir ülkede, İslamcılık, cephesini emperyalizme dönememiştir. Tersine demokratik devrimci güçleri hedef almıştır ve dünya sermayesinin merkezlerine yaslanmıştır.
Sayfa 89 - Türkiye'de İslamcılığın Bugünkü İşleviKitabı okudu
Bu koşullarda ABD taşeronluğunun ideolojisi "llımlı İslam" olarak belirlenmişti. Graham Fuller cinsinden CIA istasyon şefleri açıkça belirttiler: "Kemalizmin modası geçmiştir; Türkiye'ye Ilımlı İslam gerekli." Buna uygun olarak Fethullahçı Terör Örgütü parayla ve her araçla desteklendi. Fethullah Gülen, hiçbir şeyi yokken, ABD sayesinde, holdinglere, yüzlerce vakıf okuluna, öğrenci yurtlanna, basın ve televizyon kurumlanna sahip oldu. Bu kapsamda Kafkaslar'da ve Orta Asya'daki Türk cumhuriyetlerinde yüzlerce okul açıldı. Fethullah Gülen, Amerikancı İslamın önde gelen lideri oldu. ABD, İslami akımlar üzerindeki denetimini güçlendirmek için, sözüm ona Siyasal İslama karşı Popüler İslamı örgütledi. "Ilımlı İslam" adı altında Amerika yanlısı bir İslami akım geliştirdi. Oysa "Siyasal olmayan" bir İslam yoktur. Siyasal olmayan herhangi bir din de yoktur. Dinler ve İslam, yönetmek ve dünyayı düzenlemek içindir; bu nedenle öncelikle siyasaldırlar. "Popüler İslam" denen halk içindeki örgütlenmelerin dizginleri de "Siyasal İslam"ın elindedir. Şeriatçılık, bu dünyaya hükmetme iddiasındadır; yalnız öteki dünyayla ilgilenen bir İslamcılığı kabul etmiyor. Kemalist Devrim'e öfkeleri de buradan geliyor. Çünkü Kemalist Devrim, laikliği "din ve dünya işlerinin ayrılması" diye tanımlamış ve şeriatçılığın dünyayı düzenleme iddiasına karşı kararlı tavır almıştır.
Türkiye'de yobazlık, 19. yüzyılın ortalarından bu yana, her alanda uluslararası sermaye tarafından beslendi. 1990'larda ABD patronluğunda uygulanmasına başlanan "Yeni Dünya Düzeni", emperyalizm ile gericilik arasındaki ittifakı güncelleştirdi. Bu emperyalist proje, Balkanlar'dan Pasifik Okyanusu'na kadar olduğu gibi, Türkiye'de de etnik grupçuluğu, dinciliği, mezhepçiliği, tarikatçılığı ve cemaatçiliği güçlendirdi. Sürecin bir de uluslararası boyutu vardı. ABD, Türkiye'ye "kriz bölgelerinde müdahale gücü" olmayı dayatıyordu. Türkiye, Balkanlar, Kafkaslar, Batı Asya ve Orta Asya'da ABD'nin taşeronu olsun isteniyordu. Ancak Türk Ordusu, ABD kaynaklarının da belirttiği üzere, 1990'ların başından beri bu dayatmaya direniyor. ABD'nin Irak'ı işgal ederek bölmesi, Türkiye'de büyük bir uyanışı ateşledi. ABD, Irak'ın kuzeyinde sözüm ona Kürdistan adı altında İkinci İsrail devletçiğini kurarak, Türkiye'nin komşusu olmuştu.
Sayfa 87 - Yeni Dünya Düzeni'nde Tarikatçılık ve CemaatçilikKitabı okudu
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD denetimiyle birlikte, CHP yönetimi gericilikle hesaplaşmaktan vazgeçti. "Küçük Amerika olacağız" hedefi CHP yönetimi zamanında açıklandı ve 1950'den sonra Demokrat Parti iktidarı tarafından izlendi. Devlet, tarikatları ve cemaatleri korudu ve geliştirdi. Batılı ideologların son zamanlarda "Popüler İslam" diye kutsadıkları akım devlet tarafından yeniden imal edildi ve desteklendi. Böylece Kemalist Devrim'in kireçlenme dönemine girildi. 27 Mayıs 1960 Devrimi, 1945'te başlayan "Küçük Amerika" sürecinde kısa süren bir kesintiye yol açtı. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980'deki Amerikancı askeri darbeler, ABD'nin Yeşil Kuşak Projesi uyarınca, Türkiye'de demokrasi ve emek güçlerine karşı şeriatçılığa dayanan bir dalgakıran inşa ettiler. En sonunda bir Cemaat müridi, Özal'ın kişiliğinde Çankaya'ya tırmandı. Ve dahası, bir tarikatlar koalisyonu adım adım hükümetin büyük ortağı oldu. Fethullahçı Terör Örgütü bu süreçte devletin kilit konumlarına yerleşti.
Sayfa 87 - "Küçük Amerika" Süreci ve 27 Mayıs DevrimiKitabı okudu
Reklam
Ne var ki Cumhuriyet köklü bir toprak devrimi gerçekleştiremeden İkinci Dünya Savaşı geldi.
Demokrasinin toplumsal temelini oluşturmak için, ağalığın, beyliğin, şeyhliğin toplumsal-ekonomik temellerinin temizlenmesi de kuşkusuz Kemalist Devrim'in gündemine geldi. Güneydoğu ve Doğu bölgesindeki etnik ve gerici kalkışmaların bastırılması, bir yönüyle Ortaçağ ilişkilerinin tasfiyesiydi. Devrim Yasaları diye anılan yasalar yanında, 1934 yılındaki İskan Kanunu, 1935 yılındaki Vakıflar Kanunu, 1935 sonlarındaki Tunceli Kanunları, toprak ağalığına ve aşiret ilişkilerine karşı düzenlemelerdi. 9-16 Mayıs 1935 tarihleri arasında toplanan CHP 4. Büyük Kurultayı'nda toprak dağıtımı CHP Programına alındı. 13 Şubat 1937 tarihli Anayasa değişikliğiyle ağa topraklarının istimlak bedeli özel kanuna bağlandı.
Türkiye, çağımızın denklemini yaşamıştır. Emperyalist Batı ile bizim Ortaçağımız arasındaki ittifak, daha 19. yüzyılda kurulmuştu. O nedenle Şeriatın en güçlü destekçisi hep Batı sermayesinin merkezleri olmuştur. Hakim sınıflar kampında Batı sermayesinin Kozmopolitizmi ile Şeriat arasındaki işbirliği görülür. Batı'nın Aydınlanma ve Demokrasi idealleri ise halk güçlerinin değerleriydi. Bu değerler için mücadeleyi, Namık Kemal'lerden Atatürk'e kadar Türkiye'nin milli ve halkçı devrimcileri yürüttüler.
Türk toplumunun lslamiyetten sonraki büyük medeniyet atağı, 19. yüzyılın ortalarında başladı. Burjuva-demokratik devrimlerin hürriyet ve vatan idealleri, bu kez lslamcı ideolojiyle karşı karşıya geldi. Böylece bizim hala içinde bulunduğumuz Milli Demokratik Devrim sürecimiz istim aldı. 1876 Anayasası'nın kabulü ve daha önemlisi 1908 Hürriyet Devrimi padişahın yetkilerini sınırladı. Dahası bu devrimler, içlerinde cumhuriyetin çekirdeğini de taşıyorlardı. O nedenle ideolojik düzlemde kaçınılmaz olarak Şeriatla cephe cepheye geldiler. Çünkü Padişah "Allah'ın yeryüzündeki gölgesi" diye tanımlanıyordu ve saltanatını Allah'tan aldığını iddia ediyordu. Saltanata karşı milletin iktidarını ve hürriyetleri hedefleyenler, iktidarın kaynağının ilahi değil, fakat dünyevi olduğunu ileri sürmek zorundaydılar. Dolayısıyla laiklik, her yerde olduğu gibi Türkiye'nin gündemine de saltanata karşı halk iktidarı için mücadelenin ideolojisi olarak girdi.
Başlangıçta Ticaret Medeniyeti, daha doğru bir deyişle Feodal Medeniyet kuran İslam, daha sonra ne olmuştur da kapitalizmin demokratik medeniyetine ayak bağı haline gelmiştir? Bu hikayeyi, daha önce Avrupalılar da yaşadılar. Tıpkı Hıristiyanlık gibi, efendi-kul ilişkisine dayanan Ticaret Medeniyetinin ideolojisi olan İslam, sermaye-ücretli işçi
71 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.