Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

(Felsefi Antropolojinin Işığında)

Hz. Muhammed ve Kuran

Hasan Aydın

Sayfa Sayısına Göre Hz. Muhammed ve Kuran Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Hz. Muhammed ve Kuran sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Hz. Muhammed ve Kuran kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
GİRİŞLER 362 - HZ. MUHAMMED VE KURAN
David Hume'un A Treatise of Human Nature adlı yapıtının girişinden alıntılanan bu pasaj*, felsefi antropolojiyi tüm bilimlerin, hatta dinin bile temeline oturtmakta, ürettiğimiz her şeyin epistemik olarak insanla ilişkisine dikkat çekmektedir. Bu yönüyle, Hume'un, anlığın ve görünün kategorilerine dikkat çekerek ürettiğimiz tüm bilginin insan türüne göreli olduğunu savunan Immanuel Kant'ı öncelediği söylenebilir.
Sayfa 9 - *Açıktır ki, tüm bilimlerin insan doğası ile az ya da çok ilişki- si vardır ve bunlardan herhangi birisi ondan ne denli uzak- laşıyor görünse de, gene de şu ya da bu biçimde ona geri dö- ner. Hatta matematik, doğa felsefesi ve doğal din bile belli öl
Yani insan sadece düşünen bir varlık değil, aynı zamanda duyguları olan bir varlıktır. Öte yandan antropolojik sosyolojik çalışmaların da gösterdiği gibi, insan hem dış dünya hem de kültür dünyası tarafından da kuşatılmış bir varlıktır. Yani insan için, içselin, diğer bir deyişle biliş ve duyuşun yanında bir de dışsal olan, dış dünya ve kültür dünyası söz konusudur.
Sayfa 10 - Bilim ve gelecekKitabı okudu
Reklam
"Kutsal kitabı yorumlama yöntemi, doğayı yorumlama yönteminden farklı olmadığı gibi, ona bütünüyle uygundur da... Gerçekten de doğayı yorumlama yöntemi, öncelikle doğa tarihi üstüne sistemli bir araştırma sürdürmek, sonra da doğal şeylerin tanımlarını kesin veriler olarak ondan çıkarmaktır. Aynı biçimde, Kutsal Kitabı yorumlamak için de, onun hakkında tarihi bir araştırmayı sistemli olarak ve eksiksiz bir dürüstlükle sürdürmek zorunludur. Sonra da, bunu tartışılmaz sonucu olan, kesin veriler ev ilkelerle Kutsal Kitap yazarının zihniyetini ondan çıkarmak gerekir." -Benedictus Spinoza, Tractatus Theologico Politicus
Her dilin ve kültürün nesneler dünyasına bir bakışı, kavrayışı, kategorileri ve yönelişi vardır ve bu bakış tarihsel bir süreç olarak kavrandığında oldukça dinamiktir. Bu durum çoğu kez çeviri dediğimiz etkinliklerde de sıkıntı yaratır. Sözgelimi, Arapçada sözcükler eril ve dişil olarak öbeklenmekte ancak bunun Türk dilinde bir karşılığı bulunmamaktadır. Bu öbeklemenin doğaya,insana, topluma ve kutsal olana bakışta bilişsel,duyuşsal ve kültürel etkisinin olmadığı söylenemez. Kim ne derse desin, Arap dilinde gökyüzü dişi, Tanrı ise eril formlarda anlatılır. Bu formların bilişsel,duyuşsal ve kültürel anlamları bulunur. İnsan biliş, duyuş, dil ve kültür tarafından sınırlanıyorsa, onun ürettiği hiçbir şey geniş anlamıyla evrensel olamaz...
Sayfa 15
Türsel olarak insan, dilin ve kültürün inşa edicisi olsa da, birey olarak onu hazır bulur; deyim yerindeyse her zaman tarihsel aşamadaki bir dile ve bir kültüre doğar; kültürlenme ve sosyalleşme süreciyle onları içselleştirir. Bu haliyle sosyalleşme ve kültürlenme gereği biliş ve duyuş sistemimizin içkin yapısının dil ve kültür üretimindeki yansısı inkar edilmez. Bunun felsefi olarak sonucu şudur: İnsan çoğu kez hem içine doğduğu kültür tarafından tutuklanır hem de var olanlar ile bilişini, duyuşunu ve kültürünü aşarak doğrudan temas edemez. Modern çalışmaların da gösterdiği gibi, gerçeklikle teması sırasında, daima ona biliş/ zihin, duyuş, dil ve kültür aracılık eder. Eğer durum böyle ise, insan ve insansal olanın, zorunlu olarak, tarihsel antropo- epistemoloji ve antropo-ontolojiden kurtulma şansı yok demektir. Dış dünya ile ilişkiye girdiğimizde, bir biçimde insani bilişin ve duyuşun onu biçimlendirdiği, dış dünyayı kavramsal boyuta taşıdığımızda, ona insansal bir damga vurduğumuzu, onu sınırladığımızı, dile getirdiğimizde, insansal bir mantıksal formda ifade ettiğimizi ve hatta ifade formumuzun tarihsel kültür ve dil tarafından bir biçimde eğilip büküldüğünü kabul etmek zorundayız.
Çeviri Problemi
Her dilin ve kültürün, nesneler dünyasına bir bakışı, kavrayışı, kategorileri ve yönelişi vardır ve bu bakış tarihsel bir süreç olarak kavrandığında oldukça dinamiktir. Bu durum çoğu kez çeviri dediğimiz etkinliklerde de sıkıntı yaratır. Sözgelimi, Arapçada, sözcükler eril ve dişil olarak öbeklenmekte, ancak bunun Türk dilinde bir karşılığı bulunmamaktadır. Bu öbeklemenin doğaya, insana, topluma ve kutsal olana bakışta bilişsel, duyuşsal ve kültürel etkisinin olmadığı söylenemez.
131 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.