Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Lynda

Lynda
@elegan
Göğe yükselen cinlerin, mele-i ala'dan kulak hırsızlığı yoluyla çaldıkları sözler
42 okur puanı
Kasım 2019 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Hastalıkların sebebinin içine sirayet eden cin olduğunu düşünen sıradan bir Arap ile okuduğu şiirleri kendisinin değil ona sahip olan bir cinin söylettiğini düşünen bir şairin veya yaşadığı içsel tecrübeyi Allah'ın gönderdiği meleklerin kalbine koyduğu ruhla açıklayan peygamber arasında mitolojik düşünme yapısı açısından bir nitelik farkı yoktur. Hepsi de aynı mitolojik düşünce kalıpları ile düşünmekte ve tecrübelerini bunların verdiği imkanlar ve kavramlar dahilinde yorumlamaktadır
Sayfa 65
Reklam
God Tests Abraham
Abraham took the wood for the sacrifice and gave it to his son to carry. Abraham took the knife and the fire. So Abraham and his son went on together. Isaac said to his father Abraham, “Father!” Abraham answered, “Yes, my son.” Isaac said, “We have the fire and the wood. But where is the lamb we will burn as a sacrifice?” Abraham answered, “God will give us the lamb for the sacrifice, my son.” So Abraham and his son went on together. They came to the place God had told him about. There, Abraham built an altar. He laid the wood on it. Then he tied up his son Isaac. And he laid Isaac on the wood on the altar. Then Abraham took his knife and was about to kill his son. But the angel of the Lord called to him from heaven. The angel said, “Abraham! Abraham!” Abraham answered, “Yes.”  The angel said, “Don’t kill your son or hurt him in any way. Now I can see that you respect God. I see that you have not kept your son, your only son, from me.” Then Abraham looked up and saw a male sheep. Its horns were caught in a bush. So Abraham went and took the sheep and killed it. He offered it as a whole burnt offering to God. Abraham’s son was saved.  (Genesis 22:6-13)
Vahiy denilen şey, peygamberlerin rüyalarında Tanrı ile veya onun meleği ile irtibat kurduklarını zannetmeleridir. Bu rüya(lar)dan vazife çıkaran peygamberler, Tanrı adına konuşmaya başlarlar ve ilahi metinler ortaya çıkar. Kur'an, hz Muhammed'in Tanrı adına söylediği sözlerdir. (twitter/hamditayfur)

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
sloganik ve ideolojik bir retorik
Fazlur Rahman sadece nassın konuşmadığı konularda değil, Kuran'ın açıkça hüküm kurduğu hususlarda da ictihadda bulunulması gerektiğini düşünür. Bugün "tarihselcilik" diye nitelendirilen yaklaşıma yönelik en temel itiraz da tam bu noktada düğümlenir. Ancak şu da bir gerçek ki Kuran'ın her zaman ve zeminde tatbik edilmek üzere vahyedildiği söylemini savunanlar dahil, hemen bütün tarih-üstücü müslümanlar Fazlur Rahman'ın metodolojik bir çerçeve içinde sunmaya çalıştığı tarihsellik ve tarihselcilik fikrini pratik hayatta fiilen tatbik etmekte, bu yüzden hararetle savunmaya çalıştıkları evrensellik veya tarih-üstülük söylemi sloganik ve ideolojik bir retorik olmaktan öte geçmemektedir. Başka bir ifadeyle, tarih-üstücülüğü savunan müslümanlardan pek çoğunun gayet özümsenmiş biçimde yaşadıkları tarihselci hayat, dini hamiyetle de takviye etmeye çalıştıkları evrensellik ve tarih-üstülük iddialarını tutarsız, ilkesiz ve hükümsüz hale getirmektedir.
Sayfa 46
2 kadın = 1 erkek şahit
Fazlur Rahman'ın namus bildiği fikri dürüstlük zaviyesinden bakıldığında şunu söylemek gerekir: "Modernistlik", Kuran'ın düşmana karşı silahlanmasıyla ilgili at besleme tavsiyesini nükleer silahlanmaya hamletmekte sakınca görmeyen, ama öbür yandan "İki kadın şahit eşittir bir erkek şahit" hükmünü lafzi mucebine göre uygulamak gerektiğinde ısrar edip bu ısrarın hangi ilmi usule dayandığını açıklama ihtiyacı da hissetmeyen zihniyete daha münasip bir sıfat olsa gerektir. Yine aynı zaviyeden bakıldığında, tarihselciliğin asıl adresi, Kuran ahkamı ile modern çağın genel kabul gören normları çatıştığında, söz konusu ahkamı çağdaş normlar lehine derhal te'vile yeltenen, üstelik te'vil adına Kuran'ın özgün anlamına tasallutta beis görmeyen zihniyet olsa gerektir. Daha açıkçası, "gerçek modernist ve tarihselci", Kuran'ın "vadribuhünne"(Tedip maksadıyla karılarınıza dayak atabilirsiniz) ifadesindeki (Nisa 34) "dayak atma"(darb) ile ilgili cevaz hükmü ile aile-içi şiddet sorununu çözme projesi karşı karşıya geldiğinde ya Kuran'da böyle bir ayet yokmuş gibi davranan ya da o ayette geçen "vadribuhünne" lafzına olmadık anlamlar yükleyerek işin içinden çıkmayı hal çaresi olarak gören, hatta rüya yoluyla ilgili ayetin te'vilini Hz.Aişe'ye sorup ondan aldığı cevapla darb hükmünün konjonktürel olduğu müjdesini veren zihniyettir.
Sayfa 43
Reklam
Fazlur Rahman'ın tarihsellik tezinin temelinde Kuran'daki hükümler ve çözümlerin kendi nüzul ortamındaki tarihsel durumla ilgili olduğu ve hüküm vaz'ında o günkü toplumsal yapının göz önünde bulundurulduğu kabulüdür. Bu kabule tartışmasız bir hakikat olarak yürekten inanan Fazlur Rahman için, Kuran ahkamından kalkarak farklı çözümlere ulaşmak, Allah'a isyan etmek anlamına gelmek şöyle dursun, O'nun hedef gösterdiği idealleri yeryüzünde gerçekleştirebilmenin yegane yolu dahi olabilir.
Sayfa 41
Hem...Hem...
Hal böyleyken, İslam geleneğinde vahyin geliş şekilleri hususunda yaygın kabul gören anlatım Hz.Peygamber ile Kuran arasındaki ilişkinin mekanik ve dışsal bir tablosunu sunmaktadır. Şöyle ki Cebrail mektup dağıtan bir postacı gibi geliyor ve Allah'ın mesajlarını Hz.Peygambere iletiyor. Oysa Kuran melekle ilgili olarak Hz.Peygamberin kalbine nüzuldan söz ediyor. İşte buna binaen Kuran yanlışlıklardan kesinkes uzak olması itibariyle tamamen Allah'ın kelamıdır fakat gerek Hz.Peygamberin kalbine indirilmesi gerek onun dilinden sadır olup tebliğ edilmesi hasebiyle de tamamen Hz.Peygamberin kelamıdır. (Fazlur Rahman-İslami Yenilenme Makaleler) Bize göre Fazlur Rahman'ın vahiyle ilgili bu görüşleri sıkıntılı hatta kendi içinde tutarsızdır...
Sayfa 40
Şura 24. ayette ise vahiy elçisinin ruhani, Hz. Peygamber'e nisbetinin ise içsel olduğuna işaret edilir. Bu itibarla, Cebrail'in insan suretinde vahiy getirdiği, Hz.Peygamber'le konuşurken Dıhye adlı sahabi veya bir Arabi kılığında görüldüğü yönündeki rivayetler sonradan uydurulmuş olsa gerektir. (Fazlur Rahman - Ana Konularıyla Kuran)
Sayfa 39
Özellikle tarihselcilik ve modernistlik kavramlarının çok kere biribirinin yerine kullanılması, Fazlur Rahman'ın kimi zaman ilkesizlik ve tutarsızlıkla suçladığı Seyyid Ahmet Han'dan, Muhammed Abduh ve Reşit Rıza'ya kadar birçok ismin Fazlur Rahman'la aynı kategoride değerlendirilmesi gibi müessif bir sonuç vermiştir.
Sayfa 37
dört eşin yanı sıra sayısız cariye
Bu eleştiriye şu tür karşıt sorularla cevap verilebilir: Tikel uygulama örnekleri kapsamında değerlendirilen Kuran hükümlerinden, söz gelimi aile hukukuyla ilgili olarak ila, zıhar, dört eşin yanı sıra sayısız cariye edinme gibi hükümlerden yahut savaş hukukuyla ilgili olarak ganimet, fey', cizye, savaş esirleri, ve esirlerin köleleştirilmesi gibi hükümlerden hangisine gündelik hayat pratiğinizde ihtiyaç hissettiniz ? Veyahut pratik hayat tecrübenizde karşılaştığınız sorunlardan acaba kaçta kaçını Kuran'ın birkaç yüz ayetten müteşekkil ahkamıyla hallettiniz ?
Sayfa 18
Reklam
Kölelik, cariyelik, fey', ganimet, cizye gibi konularla ilgili Kuran ahkamının günümüz dünya gerçekliğindeki yeri, işlevi ve bağlayıcılık değeri hakkında tek kelime etmeksizin "Tarihselcilik Kuran metnini güncel bağlayıcılıktan soyutlama çabasıdır" demek, ilmi haysiyetten yoksunluk sorunu bir yana, son derece ucuz bir eleştiridir. Keza tarihselci yaklaşımı bu şekilde eleştiren çevrelerin söz konusu hükümleri kendi hayat tecrübelerinde ne şekilde bağlayıcı hale getirdikleri, dolayısıyla "tarihselci" diye nitelendirip eleştirdikleri müslümanların hayat pratiklerine kıyasla Kuran'ın hangi hükmünü fazladan tatbik ettikleri, ayrıca tartışılması gereken bir meseledir.
Sayfa 16
"Kral çıplak"
Sonuç itibariyle, tarihselcilik Kuran'ın beyan ve ahkamını işlevsiz kılma girişimi değildir. Tam tersine "Kuran ahkamı ya da şeriat evrenseldir" sözünü hiçbir zaman hesabı verilmemiş bir slogan olarak dillendiren çevreler de dahil, hemen hiçbir müslümanın bugünkü sosyolojide bir kez dahi uygulamadığı, hatta uygulama ihtiyacı da duymadığı birtakım ahkamın Kuran metninde öylece durduğunu, zira mevcut sosyolojide bu ahkamın menatının kısmen ya da tamamen kaybolmuş olduğu gerçeğini dillendirmekten ya da kısaca "Kral çıplak" demekten ibarettir ki bu da en nihayet bir tespitten ibarettir. Bizim bu tespitimize karşı çıkanlar, amiyane tabirle, topu taca atmak gibi bir kurnazlığa başvurmaksızın, sözgelimi, necva sadakasıyla ilgili iki ayetteki hükmü kendi hayatlarında ne zaman uyguladıklarını veya ne zaman ve nasıl uygulamaya başlayacaklarını izahla mükelleftir. Yahut ganimetin beşte birini Allah'a ve rasülüne ne zaman taksim ettiklerini veya ne zaman taksim edeceklerini de izahla mükelleftir. Veyahut Ehl-i kitapla savaş ve cizye hükmünün bugün itibariyle nasıl tatbik edildiği veya edileceği meselesine de izah getirmekle mükelleftir.
Sayfa 14
250 hadi bilemediniz azami nispette 350 ahkam ayetinin lafzi mana sınırları dahilinde, miladi 632 yılından kıyamet gününe kadar ortaya çıkacak tüm içtimai, hukuki, iktisadi olaylar ve sorunların çözüleceğini savlamak, Allah'ın biz müminlere bahşettiği akıl nimetiyle alay etmek değil de nedir ?
Sayfa 12
En azından benim tarihselciliğim, Kuran'ın açık hükümler vaz ettiği hususlarda da bugünkü tarihi tecrübeyi dikkate alarak ictihadda bulunmak gerektiği fikrini içerir. Bu fikir toplumsal düzen ve hukukla ilgili tüm Kuran ahkamının bugünkü sosyolojide birebir uygulanabilir olmadığı kabulünü de içerir. Toplumsal düzen ve hukuk alanı insan ve topluma dairdir; toplum ve güncel hayat ise sabit değil, değişkendir. Bu yüzden, güncel hayatın tanzimiyle ilgili hükümlerde değişmenin lüzumu bedihi bir gerçektir.
Sayfa 11
İkiyüzlülük
Bütün bunların dışında, tarihselciliği elfaz-ı küfür gibi gören ve bu bağlamda evrensellik sözcüğünü dilinden düşürmeyen sayısız müslümanın bilinçli veya bilinçsiz bir ikiyüzlülük sergilemesini de hayret ve teessürle izliyorum. Bu ikiyüzlülük kimi zaman İlahiyat fakültelerindeki birçok kız öğrencinin Bakara 233. ayetteki, "Kadınlarınız sizin tarlanızdır" mealindeki ifadeden rahatsız olması ve bu rahatsızlığı yer yer sarih ifadelerle yansıtmasına karşın özellikle sosyal medyada iyilik, ihsan, adalet, takva , şefkat , merhamet gibi ahlaki mesajlar içeren ayetler paylaşması şeklinde kendini göstermektedir.
Sayfa 9
Market raflarına konmuş ürünler gibi, paketlenmiş cümlelerim var.
380 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.