İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler Sözleri ve Alıntıları
İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler sözleri ve alıntılarını, İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler kitap alıntılarını, İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Kendinizden üstün olanların durumlarına değil, düşük olanların durumlarına bakınız. Çünkü bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetlerini önemsiz görmemeniz için daha uygun bir tutumdur.”
|Hz. Muhammed [s.a.v.]
Her şeyi hikmetle var eden yüce yaratıcı, bu sonsuz hikmetinin bir gereği olarak bazısını fakirlik, bazısını zenginlik, bazısını bolluk ve refah, bazısını da darlık ve sıkıntı ile dener ki, böylece kimin sabredip kimin de şükrettiği belli olsun. Imtihan sürecinde, kendi konumuna razı olmayıp bir başkasının konumunda olmayı arzulayan herkes, âhiret hayatında her şeyin eksiksiz olarak hatta fazlasıyla telâfi edileceğini gözden kaçırmaktadır. Ayrıca herkesin zenginlik, bolluk, refah ve huzurla imtihan edilmesi durumunda, dünyada hikmetle kurulmuş olan düzenin sağlıklı bir şekilde yürümesi mümkün değildir. Çünkü bu durumda, en azından insanların huzur ve refahı için kaçınılmaz olan sosyal düzen sarsılacaktır.
Bir şeyin varlığının kabul edilebilmesi için bizzat beş duyuyla doğrudan algılanması da gerekmez. Biz elektrik
kablosunun içerisinden geçen elektrik akımının bizzat kendisini gösterememekteyiz. Onu fotoğraflayabileceğimiz ve elektrik dediğimiz şey işte budur diyebileceğimiz herhangi bir imkâna da sahip değiliz. Ama elektriğin varlığını, oluşturduğu güçten ve çok çeşitli etkilerinden
hareketle zorunlu olarak bilmekteyiz. Dolayısıyla bizim, Allah’ın varlığını kabul edebilmemiz için de mutlaka O’nun zatını somut olarak gösterebilmemiz gerekmez.
Tıpkı elektrikte olduğu gibi, O’nun varlığını da eserlerinden ve fiillerinden hareketle bilebiliriz.
Ölüm, musibetlerin en büyüğü gibi gelir insanın gözüne. Halbuki o, büyük bir rahmettir. Bir düşünsenize! Ölüm olmasaydı zulmün boyutlarının nereye varacağını! Ölüm olmasaydı, yeryüzünün ne kadar çekilmez bir yer olacağını. Ölüm, hesap vermek üzere hâkimler hâkiminin huzuruna çıkmak için atılan ilk adımdır. Bütün hakların eksiksiz ödeneceği, suçluların tam bir adaletle yargılanacağı hüküm ve ceza gününün habercisidir ölüm. Insanı ilk defa yaratan, onu tekrar diriltecek ve mutlak adaleti ve rahmetiyle yargılayarak hak ettiği karşılığı verecektir.
insan, hasat yurdu olan âhirete, ekin yurdu olan bu dünyada hazırlanmalıdır. Burada iyilik eken, orada ebedî ödül; burada kötülük eken ise orada sonu gelmeyen azap hasat edecektir.
Herkesin sağlıkla, huzur, güven ve zenginlikle imtihan
edildiği bir dünya, ne kadar olasıdır? Böyle bir dünyada, insanlar birbirlerinin ihtiyaçlarını nasıl karşılayambilecektir? Hiç kimsenin paraya ihtiyaç duymadığı bir dünyada, insanlar barınma, giyinme ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarını nasıl sağlıklı bir şekilde karşılayabileceklerdir? Böyle bir dünyada, elbisemizi kim dikecek, ekmeğimizi kim pişirecek ve inşaatımızın temelini kim atacaktır? Bu yüzden Allah, dünya hayatında, rahmetini ezelî hikmetindeki ölçüye göre kendisi paylaştırmakta, insanların birbirlerinin işlerini görmeleri için onlardan
kimisini özellik ve kabiliyet bakımından kimisine üstün kılmaktadır.
Bu dünyadaki imtihanı kazananlar için âhiret hayatında felâketler ve ıstıraplar yoktur.
Çünkü âhiret, imtihan yurdu değil, ödül ve ceza yurdudur. Orası dünya hayatında ekilenlerin hasat edileceği yerdir.
Elinde olmayan sebepler yüzünden maruz kaldığı musibetleri büyük bir sabır ve tahammülle göğüslemeli; kendi hataları yüzünden başına gelen musibetlerin ardından ise kendisini hesaba çekerek hatalarından ve günahlarından uzak durmaya çalışmalıdır.
Bu kadar çok nimetin ve güzelliğin insanın hizmetine sunulmuş olması, bütün bu nimetlerin ve güzelliklerin sahibi tarafından kendisine büyük bir değer verildiğini gösterir. Bu bakımdan insanın kendisine verilen bu yüksek değere lâyık olmaya çalışması gerekir. Insan bu çabayı yalnızca aklına dayanarak gerçekleştiremez. Çünkü verilen nimetlerin büyüklüğü, onları verenin büyüklüğüne işaret eder. O halde insandan, bu nimetlerin sahibine, hak ettiği ölçüde bir teşekkürde bulunması beklenir. Yani teşekkürün ölçüsü, verilen nimetlerin değerini karşılayabilecek boyutta olmalıdır. Akıl bu teşekkürün yapılması gerektiğine işaret eder, ancak onun nasıl yapılabileceğini tek başına gösteremez. Bu durumda ona peygamberler rehberlikte bulunurlar. Dolayısıyla peygamberler, âhiret hayatı ve özellikleri gibi aklın yetersiz kaldığı konularda yol göstererek bizde ölüm ve sonrası için hazırlanma bilinci oluştururlar.
İtirazlarda bulunan kimselere göre, eğer imtihan söz konusu olmasaydı, hiç kimse kötülük olgusuyla yüzleşmek zorunda kalmayacaktı.
Bu tür itirazların hepsi, ilâhî hikmetin anlam ve önemini kavrayamamaktan ortaya çıkmaktadır. Allah, sonsuz mümkünler içerisinden sonsuz hikmetinin öngördüğü varlıkların yaratılmasını irade etmiştir. Bu konuda insanın O'na itiraz etme hakkı yoktur. Çünkü insanın kendisinde bu hakkı görebilmesi için, O'nun gibi sonsuz hikmete sahip olması, dolayısıyla Allah'ın yerinde bulunması gerekmektedir. Böyle bir şey söz konusu olamayacağına göre, insanın bu konuda sonsuz bilgi ve hikmet sahibi yaratıcısına teslim olması, her konuda O'na güvenmesi gerekmektedir.