Bir öğretmen olarak bambaşka duygularla okudum bu kısa öyküyü. Görev yaptığım süre zarfında, bu yüzyılda neler duydum nelere şahit oldum. Keşke her hikayenin sonu bu kitaptaki gibi mutlu bitse..
Altınay'da ülkemin bir çok çocuğunu gördüm sanki.
Ücra bir Kırgız köyünde annesiz ve babasız kalan, amcası ve yengesiyle yaşayan bu çocuğun hayatını değiştirecek bir kişi geliyor köylerine.
İlk öğretmeni, Düyşen. Hikaye Altınay'ın ağzından anlatılıyor. Aslında Düyşen öğretmen olarak yetişmiş biri değildir ancak Bolşevik Devrimi'nden sonra o da idealleri uğruna yaşayan bir genç olarak bildigi her seyi öğretmek, genc dimağlara ışık olmak için Altınay'ın köyüne öğretmen olarak gider. Okul inşaa edilir, çocuklar toplanmaya başlar ama hiçbir şey kolay olmayacak tabiki. Kör cehaletle savaşmaktan, tabuları yıkmaya uğraşmaktan daha zor ne var şu hayatta?
Gelecek vaat eden öğrencisi Altınay için verdiği çabayı yürek çarpıntısı ile okudum.
Bununla birlikte kitabın beni şaşırtan bir yönü vardı ki, o da Aytmatov'un yoğun şekilde Lenin sevgisi işlemiş olması. Düyşen'in çabası ve fedakarlığının ardında Lenin övülüyor, Düyşen'e bu yüreği ve cesareti veren yeni düzenin, Lenin tarafından oluşturulduğu için, ona adeta bir saygı duruşu yapılıyor.
Insan sırf bu sebeple bu kitabın yazıldığı hissiyatına kapılıyor. Aytmatov'un Lenin'i bu kadar sevdiğini bilmiyordum.
Yine de o öğrenci öğretmen ilişkisinin sıcaklığı için okunmaya değer.
Dönüyorum ilk başlarda söylediğim söze, keske her hikaye böyle mutlu bitse..