Modern Düşüncede Temel Tartışmalar

İnsanı Yeniden Düşünmek

Kolektif

En Beğenilen İnsanı Yeniden Düşünmek Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen İnsanı Yeniden Düşünmek sözleri ve alıntılarını, en beğenilen İnsanı Yeniden Düşünmek kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Afak/kozmik bilgiler alanı ve enfüs/beşeri bilgiler alanı Allah'ın yayılmış ayetleridir. Kur'an ise Allah'ın okunan kitabıdır. Allah'ın okunan kitabını anlayabilmek için, Onun olgular alanında yayılmış olan kitabına başvurmak ve böylece her ikisini örtüştürmek gerekir. Okunan kitabın ayetlerini doğru anlayabilmek ancak bu takdirde mümkün olur. Çünkü Allah'ın ayetlerinin iki boyutu vardır: Birincisi, onları delalette bulunan boyutudur ki bu Kur'an'dır. İkincisi ise onların delalette bulunulan boyutudur ki bu da kevni/afak ve beşeri/enfüs alandır. O halde delalet eden ile delalette bulunulan arasında bir uyumun bulunması gerekir. Ancak bu taktirde okunan kitabın Allah katından gelen hak kitap olduğu anlaşılabilir." Metin Özdemir
Sayfa 246Kitabı okudu
Sosyal sözleşme fikri ilk defa 1600’lerde Johannes Althusius (1563-1638) tarafından ortaya atılmıştır. Akabinde Grotius bu hususta çeşitli çalışmalar yaparak kuramı geliştirmiştir. Ancak sosyal Sözleşmeci yaklaşım, Hobbes’a çok şey borçludur. 1651 tarihinde kaleme aldığı Leviathan isimli eserinde doğal hukuk fikrini sosyal sözleşme kavramsallaştırması ekseninde bir siyaset teorisine dönüştüren Hobbes’a göre insan tabiatı itibarıyla bencil, kötü, korkak ve saldırgan bir yaratıktır. Ona göre insanların güvensizliği, onları; kazanç, güvenlik ve şöhret için birbirleriyle mücadele etmeye iter (Hobbes, 1992, s. 94). Hobbes’un siyasal analizindekı' merkezî kavramı doğal hâlden medeni hâle geçiştir. Doğal hâl, ona göre insanın kötücül tabiatından ötürü bir siyasal otoritenin yokluğunda ortaya çıkan korku ve düzensizlik hâlidir. Bu durumda herkes, herkese karşı savaştadır. “Böyle bir savaşta hiçbir şey adalete aykırı değildir”. Zira herkesin herkesle savaşta olduğu bir durumda “doğru ve yanlış, adalet ve adaletsizlik kavramlarına yer yoktur”. Çünkü “genel bir gücün olmadığı yerde yasa yoktur yasa olmayan yerde de adaletsizlik yoktur” (Hobbes, 1992, s. 96). Lütfi Sunar
Reklam
Rousseau’ya göre uygar birey öyle farklıdır.ki “artık onda belirli ve değişmez ilkelerle hareket eden bir varlık yerine Yaradan’ın damgasını vurduğu o göksel ve görkemli sadelik yerine ancak düşündüğünü sanan tutku ile sayıklama hâlindeki anlık (enterdemen t) arasındaki çirkin çelişme bulunur” (Rousseau, 1995, s. 80). Uygar insanı bu çirkin çelişmenin içine sokan şeyse insanlığın mevcut “ilerleme” biçimidir. Rousseau’ya göre insan türünün bütün ilerleyişi, onu, durmadan ilkel durumlarından uzaklaştırır. Bu yüzden yeni bilgiler biriktirdikçe bütün bilgilerin en önemlisini elde etmek aracını daha fazla yok etmiş bir anlamda insanı incelemek zorunluluğuyla onu tanımak olanağı dışına çıkarılmış bulunmaktayız” (Rousseau, 1995, s. 80). Uygar insan, insanı inceleyebilecek araçlara sahipken onu tanımaktan çok uzaktır. Bu ilerleme biçimi, insanı yetkinleştirme ve olgunlaştırma sürecine soktuğunu iddia etse de insanlık açısından yıkıcı sonuçlar doğurmuştur. Hâlbuki iş bölümünün olmadığı herkesin yeteneğine göre yaşadığı dönemde insan, kendi doğasının sınırlılığı içinde yaşamaktaydı. Olkan Senemoğlu
Geri17
73 öğeden 71 ile 73 arasındakiler gösteriliyor.