İnsanın Bir Dakikası sözleri ve alıntılarını, İnsanın Bir Dakikası kitap alıntılarını, İnsanın Bir Dakikası en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bildiğimiz üzere, dinsel inançlar dogmalar üzerine kuruludur; onlara karşı çıkma yönündeki her girişim, önce zındıklık sayılır, sonra yeni bir dinin doğuşuna işaret eder.
Başından beri biliyordum ki reklamcılık, rekabet ortamında ayakta kalma savaşı verip gelişirken, bizleri, tanıttığı ürünlerin daha nitelikli olmasıyla değil, dünyanın giderek niteliksizleşmesi sonucunda kendine köle etmiştir. Tanrı'nın, yüksek ideallerin, özgeciliğin ve “onur”un ölmesinden sonra, aşırı kalabalık şehirlerde, asit yağmurları altıda yaşayan bizlere kalan tek şey, krakerleri, muhallebileri, fiyat farklarını cennetin muştusu gibi sunan bu hanımlarla beylerin kendinden geçmiş halleridir. Reklamlar, bu korkunç etki güçleriyle her şeye bir kusursuzluk atfettikleri için, kitaplar da - üstelik her bir kitap- bu kusursuzluktan payını alır. Böylelikle kişi yirmi bin kâinat güzeli tarafından ayartılır ve fakat karar veremez; sersemlemiş koyun gibi aşka susamış, doyurulması olanaksız, öylece oyalanmaya devam eder. Bu durum her şey için geçerlidir. Örneğin kablolu televizyonlar... Aynı anda kırk ayrı kanal da yayındadır; izleyici sayının çokluğunda doğallıkla bir keramet arar; demek ki daima izlenecek daha iyi bir kanal vardır. Kanadına basılmış pire gibi durmadan bir kanaldan diğerine zıplar. Bu da olsa olsa teknolojik gelişimin düş kırıklığına getirdiği yeni doruk noktasıdır. İşte, tam olarak kimse böyle söylemediyse de bize dünyalar vaat edildi. Her şey bizim içindi, sadece dokunmak ve seyretmek için bile olsa...
Kötülüğün iyilik karşısındaki, aptallığın zeka karşısındaki, kötü niyetin sevgi karşısındaki korkunç hakimiyeti, insan dünyasına ait gerçek dengeyi mi yansıtmaktadır?
Hemen hemen hiç kimse bir pirzolanın ya da bifteğin başına oturduğunda vicdan azabı duymaz. Kasaplarla olan suç ortaklığımızın, kurbanın kalıntılarını ortadan kaldıran bir
katile yardım etmeye benzediğini düşünmeyiz bile.
Kuantum mekaniğinin belirlenemezciliğine inatla karşı çıkan Einstein,
“Tanrı dünyayı yaratırken zar atmaz,” demişti. Bu sözüyle atomsal süreçlerde
şansın belirleyici olamayacağını anlatmak istiyordu. Ancak, görünen o ki, her
nasılsa Tanrı sadece atomik ölçekte zar atmakla kalmıyor, galaksiler, yıldızlar,
gezegenler, yaşamın ve zekânın ortaya çıkışı söz konusu olduğunda da zar atıyor.
Varoluşumuzu, doğru zamanda doğru yerde meydana gelen felaketlere borçlu
olduğumuz kadar, başka çağlarda başka yerlerde meydana gelmemiş felaketlere
de borçluyuz. Dünyaya gelişimiz, bir sürü iğnenin deliğinden geçerek
gerçekleşmiştir: Yıldızımızın, gezegenin, yaşamın başlangıcının ve evrimin
tarihinin içinden. İlk-güneşin gazları ile Homo Sapiens'in doğuşunu birbirinden
ayıran 9 milyar yıllık süre, hiçbir etabın kaçırılmadığı muazzam bir slalom'a
benzetilebilir. Biliyoruz ki, geçilmesi gereken çok etap vardı ve bu yarışta en
ufak bir hata, insanın doğuşunu engelleyecekti. Bilemediğimiz şeyse, virajları ve
giriş çıkışlarıyla bu yolun tamamının ne kadar “geniş” olduğu ya da bir başka
deyişle, varış hedefi insanın doğuşu olan bu yarışta “kazanma” olasılığının ne
olduğuydu.