İrfan Bahçesi

Necdet Tosun

İrfan Bahçesi Sözleri ve Alıntıları

İrfan Bahçesi sözleri ve alıntılarını, İrfan Bahçesi kitap alıntılarını, İrfan Bahçesi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Rivâyete göre Hz. Îsâ’nın yolu bir gün bir mezarlığa uğramıştı. Kabirdeki ölülerin hâli ona gösterildi. Bir kabirdeki zâtın azap gördüğünü anladı. Allah Teâlâ’ya onu diriltmesi için duâ etti. Adam dirildi. Hz. Îsâ ona niçin azap çektiğini sordu. Adam: “Ey Allah’ın nebîsi! Ben dünyada yük taşıyan bir hamal idim. Bir gün bir kişi odun satın aldı ve bana odunlarını evine taşımamı söyledi. Odunları taşırken dişimde bir nesne (yiyecek parçası) kalmıştı, sırtımdaki odunlardan küçük bir kıymık koparıp kürdan gibi dişimi kurcaladım. Öldüğüm günden beri (izinsiz kullandığım bu kürdandan dolayı) azap çekiyorum. Allah’tan dile ki bu azâbı benden kaldırsın” dedi. Hz. Îsâ, Allah’a duâ etti. Allah Teâlâ: “Ey Îsâ! O hak sâhibi kişi hakkını helâl etmedikçe bu kişi azaptan kurtulamaz” buyurdu. Bunun üzerine Hz. Îsâ, odunların sâhibinin yanına gitti, helâllik istedi, ondan sonra bu kişinin azâbı kaldırıldı.
[49]. Seyyid Muhammed Razavî, Miftâhu’d-dekâik: Fütüvvetnâme,, vr. 33b.
“Hasta bir insan güzel yemeklerin lezzetini anlayamaz. Herhâlde ağzının tadının gelmesi, sıhhatinin iâdesine bağlıdır. Şu hâlde nefs-i emmâreye mağlûb olan kimse hastadır. İbâdetten bir lezzet alamaz. Hasta olan kalbin temizlenmesi lâzımdır.”
Reklam
Ahî ente hurrun :)
Rivâyete göre Yûnus b. Ubeyd adında bir tüccar vardı. Dikilmiş kaftan satardı. Kaftanlar iki cins kumaştandı. Bir cinsinin ücreti 200 akça, diğer cinsin ücreti ise 100 akça idi. Bir gün Yûnus b. Ubeyd mescide giderken kardeşinin oğlunu dükkâna bırakmıştı. Bir bedevî Arap çölden geldi, dükkândan bir kaftan istedi. İstediği kaftanın değeri 200 akça idi ancak genç bu kaftanı ona 400 akçaya sattı. Bedevî kaftanı alıp pazardan çıkarken, namazdan dönmekte olan dükkân sâhibi Yûnus b. Ubeyd onu gördü ve: “Bu kaftanı kaça aldın?” diye sordu. Bedevî: “400 akçaya aldım” dedi. Yûnus: “Seni aldatmışlar, bunun bedeli 200 akçadır” dedi. Bedevî: “Bizim oralarda bu kaftan 500 akça eder” diye karşılık verince, Yûnus: “Din, dünyadan daha iyidir” deyip kaftanı bedevînin elinden aldı, dükkâna geldi, kardeşinin oğlunu azarlayıp: “Sen Allah’tan korkmayıp utanmadan 200 akçalık kaftanı 400 akçaya nasıl verdin?” diye sordu. Oğlan: “Kendi rızâsıyla verdim” dedi. Yûnus: “Farz edelim ki kendi rızâsıyla verdin, ya insâfın nerede? Kendin alacak olsan bu paraya alır mıydın?” diye sordu. Oğlan: “Almazdım” dedi. Yûnus: “Kendin için uygun görmediğin şeyi başkasına nasıl uygun görürsün?” diyerek bedevînin 200 akçasını iâde etti.
Fütüvvetnâmelerde el emeği ile çalışıp kazanmanın önemi anlatılırken her peygamberin bir meslekle meşgul olduğu anlatılmaktadır. Meselâ, Hz. Âdem zirâatçi, Şît pamukçu, İdris terzi, Nûh çömlekçi, İbrahim ok-yay imalatçısı, Dâvud zırh imalatçısı olarak sunulmuştur.
Seyyid Muhammed Razavî, Miftâhu’d-dekâik, vr. 30a.
Bir kimse başladığı zikri terk etmenin yanısıra, bağlandığı tarîkattan istediği zaman tümüyle de ayrılabilir. XV. asrın başlarında yaşayan Hâcegân (Nakşbendî) tarîkatı mensuplarından Muhammed Erzengî şöyle demiştir: “Hâcegân yoluna bey‘at edip bağlanan mürid istediği zaman rahatça tarîkattan ayrılabilir. Hâcegân tarîkatında mürtedd-i tarîkat (tarikattan çıkmış, kovulmuş) kavramı yoktur.”
Nakşbendî meşâyıhından Abdullah Dihlevî (ö. 1824) de şöyle der: “Rüyaların en güzeli, Allah Teâlâ’yı ve rasûlünü görmektir. Ancak burada da vehim ve hayâl endişesi vardır. Yani vehim, gerçek zannedilebilir. Çünkü zikir nurlarının parlaması, muhabbet ve ihlâs,… veya çok salavat getirmek yahut da hadis ilmiyle çok meşgul olmak gibi ameller, rüyada o hazretin (s.a.v.) suretinde görülebilir. Gören de Rasûlullah’ı gördüm zanneder. Rasûlullah’ın başka başka şekillerde görünmesinin sebebi budur. Eğer Medîne-i Münevvere’de bulunan ve O’nun hilyesini anlatanların (sahâbîlerin) bildirdiği hakîkî şeklinde görürlerse, bu çok büyük bir saâdettir ve mânevîyat yolunda ilerlemeye, dinde kolaylığın artmasına sebep olur.”
Abdullah Dihlevî, Mekâtîb-i Şerîfe, İstanbul 1992, s. 153-154 (90. mektup).
Reklam
20 öğeden 51 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.