Güney Afrikalı yazar J.M.Coetzee’nin üçlemeden oluşan “İsa” serisinin ilk kitabı İsa’nın Çocukluğu.
Coetzee’den okuduğum üçüncü kitap ve açık ara daha çok etkilendiğim eseri oldu. Yoğun bir felsefe ile yoğurulmuş, çoğu zaman küçük bir çocuğun düşüncelerini okuduğumuz, yurtsuzluk, geçim sıkıntısı gibi günümüz çağ sorunlarını konu alan dolu dolu bir kurgu.
Kitabı okurken yazarın da kurguyu ve felsefeyi sağlamlaştırmak için soru cümleleri beni düşünmeye sevk etti. O yüzden daha uzun bir süreç ilerledi, yoksa kesinlikle çok keyifli ve hızlı ilerliyor.
Coetzee zor paragraflar yazan bir yazar değil aksine daha sakin ve az yoğun cümleleri var ona rağmen tüm duyguları okura geçirebilen bir yazar olması ustalığını kanıtlıyor. Onun dilini gerçekten çok beğeniyorum.
Kitap genel itibariyle ailesini tam olarak bilmeyen, annesini de okyanusu aşan gemide kaybeden David adında bir çocuğun dünyaya yer edinmeye çalışmasını anlatıyor. Aynı gemide daha sonra onu korumaya alacak biri daha var: Simon.
Bu ikilinin yaşadıklarını, David’in hafif büyüme ve okula başlama zamanları konu alıyor.
İlk başlarda hikayenin bir kısmında kopukluk yaşayıp, kafama tam olarak oturtamasam da daha sonrasını kendimce çözüme kavuşturup, keyif alarak okumaya devam ettim.
Çok çok güzeldi, ikinci kitap ile devam edeceğim. Coetzee’yi de koyduğu başlığın yaratıcılığı ile de tebrik ediyorum, harika bir atıf.
Dinsel bir taraf tutuyor sanıp, okumak için geriye atan var ise de kesinlikle böyle bir durum olmadığını söyleyebilirim, daha çok okunmayı hak ediyor.