Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İslam Tasavvufunun Meseleleri

Erol Güngör

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Üç sınıf insan vardır. Ulemâ, Ümerâ ve Fukarâ. (Yani âlimler, idâreciler ve dervişler.) Ulemâ ifsâd olunca din gider, ümerâ bozulunca geçim bozulur, dervişler bozulunca ahlâk gider. Ulemâyı bozan hırstır, ümerâyı bozan adâletsizliktir, fukarâyı bozan riyâdır. Şu halde ümerâ ulemâya sırt çevirince bozulur, ulemâ ümerânın emrine girince bozulur, fukarâ da gösteriş yapınca bozulur.
Sayfa 157Kitabı okudu
Tarihi - Sosyolojik Manzara
Tasavvufun esas itibariyle dünyadan bir çekilme ve başka alemlerde saadet arama olduğunu düşünenler, bu hareketin yaşanan hayattaki tatminsizlikler son haddine çıktığı zamanlarda geliştiğini ileri sürmektedirler. Ayni görüşün bir benzerini, fakat çok farklı bir gerekçe ile, İbni Teymiye1 de ileri sürmüş ve sufi hareketinin deccalın müjdecisi olduğunu, Moğol istilasının bunlar dolayısiyle gelmiş bir ceza olduğunu iddia etmişti. Daha sonraki müellifler onun bu fikrini sistemli bir sosyolojik izah haline getirmişler, İslam dünyasında tasavvuf hareketlerinin Moğol istilası ve ondan sonraki büyük durgunluk ve bezginlikle paralel olduğunu söyleyerek, bu birincisini ikincisinin sebebi saymışlardır. Maamafih bu türlü izahlar sadece İslam tasavvufu sahasında kalmış değildir; Batı dünyasındaki mistik cereyanlarla siyasi-sosyal çöküş ve dağılma arasında çok sıkı bir münasebet görenler olmuştur. Her iki halde de ileri sürülen ortak iddiaya göre, büyük medeniyetlerin dağılma devirlerinde dünya hayatı insanlar için çekilmez bir hale gelmekte, maddi sefaletlerin yanısıra manevi bakımdan da tatmin bulamıyan, huzursuz kalpler kendilerine başka bir dünyada kurtuluş ve huzur aramaktadırlar. Böyle zamanlarda ilk akla gelen soru dünya hayatının gerçekliğidir. Yaşanan ıstırapların yegane gerçek olduğunu kabul etmek ruha hiçbir teselli vermez, çünkü bu gerçek katlanılabilecek gibi değildir. Fakat dünyada olupbitenlerin geçici veya hayali olduğu, asıl gerçeğin hiç de mükemmel olamayan bir yansımasından ibaret bulunduğu fikri kolayca kabul edilebilir.
1. Mecmuatür-Resail, cilt 2. Mısır, 1923.Kitabı okudu
Reklam
Mutasıvvaflar hiçbir zaman dini bizim anladığımız manada bir ilim konusu olarak görmemişler, dinin ancak yaşandığı zaman bir manası olabileceğini söylemişlerdir. Fıkıhçının şekilciliği ile mutasavvıffın hissi hayatı arasında görülen tezat daha sonra zahir ilmi batın ilmi diye bir kutuplaşmaya yol açacaktır.
Şaraba Övgü
Bırak kendi için ağlasın, hayatı boşuna geçmiş O şarabı az veya çok tadmadan giden İbni Farid
İnsan burada kendi kendine bir yol bulamaz mı? Gazali hariç, bütün Sufi teorisyenleri mürşitsiz hakikate varmanın imkansız olduğunda müttefiktirler. Aslında Gazali de tasavvufa bir şeyhle girmiştir, fakat kitaplarında bir insanın kendi başına hakikati bulabileceğinden bahsetmiştir.
Tasavvuf, dini sadece kaideler olarak almayıp onun deruni manasına nüfuz etmeye çalışmak ve dolayısıyla manevi hayatı maddi hayata üstün kılmak, Allah'la kul arasındaki münasebeti iyice derunileştirmek şeklinde alınırsa, İslam ile tasavvuf hemen hemen aynı manaya gelir. Nitekim hicretin ilk üç asrında gördüğümüz başlıca mutasavvıfların esas karakteri bu olmuştu.
Reklam
Kutb
Şeyhlik müessesesinin veya tasavvuftaki hiyerarşinin bir başka kaynağı daha vardır ki, bu, İslam tasavvufunun ayrılmaz bir parçası olmaktan ziyade ona yabancı kaynaklardan yamanmış bir ilave hükmündedir. Buna göre görünmeyen alemin temsilcisi olan veliler bu dünyada oradan aldıkları bir misyonu (ilahi görevi) yerine getirmektedirler. Dünya onlara 'tevdi' edilmiştir ve bu görevin sahiplreir gizli bir hükümet halinde dünyayı idare ederler. En yukarıda'kutb' denilen ve mertebesi en yüksek olan bir veli vardır. O, dünyanın mihveridir, yani dünya onun üzerinde (onun iradesine göre) döner. Ondan sonra derece derece daha alt kademelerdeki veliler4 gelir. Bunlar yaşayan şahsiyetlerdir, fakat dışarıdan bir kimse onların ilahi görevlerini bilmez. Bizim sıradan bir insan diye gördüğümüz bir kimse pekala zamanın 'kutb'u olabilir. 4. 'Hall ve akde kaadir ve İlahi saltanatın memuru olanlardan üçyüz tanesi ahyar, kırk tanesi abdal, yedisi ebrar, dördü evlad, üçü nukaba, ve biri kutb veya gavs'tır. bunların cümlesi birbirlerini tanır ve birbirlerinin rızası olmadan hareket etmezler' Hucviri, a.g.e.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.