En Beğenilen İslam Uygarlıkları Tarihi Cilt 1 Sözleri ve Alıntıları
En Beğenilen İslam Uygarlıkları Tarihi Cilt 1 sözleri ve alıntılarını, en beğenilen İslam Uygarlıkları Tarihi Cilt 1 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zekatın zenginler üzerine farz kılınıp fakirlere verilmesinde
büyük hikmet vardır. Bu metot, özellikle baskı ve zorbalıkla
tanınan ilkel çağlarda, halkın çoğunluğunu oluşturan fakirleri
hoşnut eder. lslamiyet, zayıfa yardım etmek ve zayıfla kuvvetliyi
eşit kılmak için gönderilmiştir. Bu yüzdendir ki, Hz. Muhammed'e
düşman olanlar, fakirleri kendi mallarına ortak etmek
istemeyen ve onlarla eşit bir halde bulunmaya tenezzül
etmeyen, Mekke'nin ileri gelen büyükleri ve zenginleriydi.
Raşid Halifelerin devletleri zühd, takva, salah ve diyanet üzerine
kurulmuş, hakkaniyet ve adalet ile desteklenmiş bir hükumet
idi. Hulefa-i Raşidin salah ve takvadan dolayı çok basit bir
hayat geçirmişlerdir. Onların döneminde hilafet makamı bir
hükumet başkanlığından daha çok dini bir makamdı. Halifeler
adi ve basit bezden elbise, liflerden yapılmış ayakkabı giyerlerdi.
Taşıdıkları kılıçların askısı da liftendi. Sokaklarda
halktan biri gibi gezerlerdi. En adi bir adam ile konuştukları
zaman bile, ondan kendi sözlerinden daha sert, daha şiddetli
sözler işitir ve buna sabrederlerdi. Raşid Halifeler kendilerinin
özelliği olan bu tür tavır ve davranışları, lslam dininin
kurallarından sayarlardı. Halk üzerindeki egemenlik ve saygınlıklarını, karakterlerini oluşturan salah, takva, adalet, ihsan
ve yüce ahlak ve samimi yaşantılarıyla örnek olarak sağlıyorlardı.
Hulefa-i Raşidin'in yiyecekleri de halkın en fakirlerinin yemeklerinden daha sadeydi. Onların bu konuda böyle mahrumcasına bir kanaat ile yetinmeleri yokluktan veya acizlikten ileri gelmiyordu. Bu dar ve sıkıntılı yaşamı kendi halklarından fakir olanlarla aynı sıkıntıları paylaşmak, böylece onların gönüllerini hoş tutarak memnun etmek için tercih ediyorlardı. Çoğunlukla kendi gelirlerinden ellerine her ne geçerse hepsini fakirlere verirlerdi. Örneğin Hz. Ali kendi şahsi mülklerinden aldığı gelirlerin çoğunu, her zaman fakir ve ihtiyacı olanlara dağıtırdı.
Hz. Peygamber'in Mina'da şeytan taşlarken söylediği şu sözler de çok ilginçtir:"Ey insanlar! Din işlerinde aşırı gitmekten çekininiz. Sizden önceki ümmetlerin yıkılıp mahvolmalarının sebebi, dinde aşırı gitmeleridir."
Hz. Ebu Bekir'in, kendisine biat olunduktan sonra, lslamiyet'in hakikatini ve süratle yayılmasını, şan ve şevketinin desteklenmesinin nedenlerini açıklayan ünlü tarihi hutbesi şöyleydi: "Ey halk! İçinizde en layıkınız olmadığım halde üzerinize halife oldum. lyi işler yaparsam bana yardımcı olunuz. Kötü harekette bulunursam beni doğruluğa yönlendiriniz. Doğruluk emanettir. Yalancılık hıyanettir. Sizden her güçlü kişi, üzerinde bulunan başkasının hakkını ben ondan alıncaya kadar gözümde zayıftır. Her zayıf kişi de hakkını ben ona alıverinceye kadar gözümde kuvvetlidir. Sizden hiçbir kimse cihadı
terk etmesin, çünkü herhangi bir kavim cihadı terk ederse
mutlaka o kavim Cenab-ı Hakk tarafından alçaklık ve tembellikle cezalandırılır. Ben Allah ve Rasulü'ne itaat ettikçe siz de bana itaat ediniz. Allah ve Rasulü'ne karşı gelirsem o zaman
sizin bana itaat etmeniz gerekmez."
Sayfa 97 - İletişim Yayınları 1023, Tarih Dizisi 30, 5. Baskı 2016, İstanbul, Tarihut temeddünnil İslam, Çeviri Nejdet GökKitabı okuyacak
Halife Me'mun, halkına ve devlet adamlarına karşı o kadar
kibar ve alçak gönüllü davranıyordu ki bu durum onların yüz
bulmasına sebep olmuştu. Abdullah b. Tahir diyor ki:
"Bir gün Me'mun'un yanında bulunuyordum uşağı çağırmak
için 'Oğlan ! ' diye bağırdı. Kimse gelmedi. ikinci kez çağırdı.
Bunun üzerine bir Türk köle içeri girerek 'Oğlan yiyip içmez
mi? Huzurundan çıktıkça ey gulam, ey gulam ! diye bağırıyorsun.
Ne zamana kadar böyle bağıracaksın?' şeklinde küstah ve
cüretkarca bir cevap verdi. Me'mun uzun bir müddet gözlerini
yere dikip düşündü. Bu saygısız kölenin kellesini kestirmek
icin emredeceğinden hiç kuşkum yoktu. Ancak gözlerini yerden
kaldırdı ve bana baktı: 'Ey Abdullah bir insan güzel ahlak
sahibi olursa hizmetçi ve uşaklarının ahlakı bozulur. Bozuk ahlak
sahibi olur ise hizmetçi ve uşaklarının ahlakı ve terbiyesi de
düzelir. Hizmetçilerimizin terbiyesi düzgün olsun diye ahlakımızın
güzelliğinin bozulmasını arzu etmeyiz' diye konuştu