Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Halil İbrahim Bozkurt

Halil İbrahim Bozkurt
@Hi_Bozkurt
Şimdi bile henüz cennette yaşayan (!), Âdem'le (yeryüzüne) gelmeyen ve yasak meyveyi yememiş olan kimseler çoktur. Yasak meyveyi yiyerek, Âdem ile dünyanın ızdırap yükünü omuzuna almış olanlar çok azdır.
Sabitlenmiş gönderi
"Adı güzel kendi güzel Muhammed'in mübarek gözleri bu dünyayı altmış üç yıl gördü, bize de ziyadesi gerekmez!"
Sayfa 8 - Kapı Yayınları Roman Toplam 585.000 AdetKitabı okudu
Reklam
Basra şehri Fırat ile Dicle'nin sahilindedir. Orada, Mağrib şehirlerinden Vadi-i Sela ve sairede olduğu gibi, med ve cezir olur. Bahr-ı Faris (Basra Körfezi) 'ten çıkan suyu tuzlu haliç şehre on mil uzaklıktadır. Med esnasında tuzlu su tatlı suya ve cezir zamanında ise tatlı su tuzlu suya galebe çalar. Basralılar evlerine bu sudan aldıklarından suları deniz suyu gibidir, denilir.
Sayfa 143 - Yeni Şafak Kültür Armağanı Baskı İmaj, İlk Türkçe Baskı ve Çevirmeni, 1907 Muhammed Şerif Paşa Sultan V. Mehmet Reşatın KatibiKitabı okuyor
Basra
Basralılar cuma namazını yukarıda bahsi geçen Hazret-i Ali mescidinde eda ederler. Bundan sonra mescidin kapısı kapatılarak yalnız cuma günleri oraya gelirler. Bu mescid en güzel camilerden biridir. Hazret-i Osman'ın şehit edildiği sırada okumakta olduğu Mushaf-ı Şerif orada olup, "feseyekfikühumullah ve huvessemiulalim" ayet-i kerimesinin bulunduğu sahifede kan lekesi görülmektedir.
Sayfa 142 - Yeni Şafak Kültür Armağanı Baskı İmaj, İlk Türkçe Baskı ve Çevirmeni, 1907 Muhammed Şerif Paşa Sultan V. Mehmet Reşatın KatibiKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tuğrul Bey'den sonra Selçukluların başına geçen Sultan Alp Arslan (455-465/1063-1072) döneminde de Şiilerle olan mücadele aynı şekilde devam etti. Abbasiler Selçuklularla kurdukları iyi ilişkiler sayesinde güç elde ederken, aynı dönemde -daha önce geçtiği üzere- Fâtımiler ise askeri taifeler arasındaki çatışmalardan dolayı siyasi olarak fiili bir bölünmüşlüğün içine girmişti. Nitekim Aşağı Mısır'ı kontrolü altına alan Nâsıruddevle Hasan b. Hamdân et-Tağlibi 462/1070'de Selçuklu Sultanı Alp Arslan'a elçi gönderip Mısır'ı ele geçirmeye davet etmişti. Teklife olumlu yaklaşan Alp Arslan Bizans'ın doğuya yönelik seferinden dolayı rotayı Malazgirt'e çevirmek zorunda kalmıştı.
Sayfa 325 - ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI ANKARA, 2018 İNCELEYİCİLER, PROF. DR. CASİM AVCI PROF. DR. RAMAZAN ŞEŞENKitabı okuyor
Vezirler Dönemi Başlıyor
Bedrü'l-Cemâlî'nin Kahire'ye gelişiyle birlikte, çoğu tarihçiye göre, Fatımîler siyasî tarihinde "güçlü halifeler/imamlar dönemi" kapanmış ve "güçlü vezirler dönemi" başalamıştır. Dönemin isminden de anlaşılacağı üzere bu süreç kısaca gitgide otoritesi zayıflayan halifenin dinî vecibe ve onay dışındaki yetkilerinin artık tamamıyla vezirlerin eline geçmesidir.
Sayfa 317 - ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI ANKARA, 2018 İNCELEYİCİLER, PROF. DR. CASİM AVCI PROF. DR. RAMAZAN ŞEŞENKitabı okuyor
Reklam
Anne es-Seyyide Rasad
Uygulanan siyaset ordu taifeleri arasında çatışmaya sebebiyet verdi ki bu, Müstansır-Billâh dönemi boyunca aralıklarla devam etti. Bu durum iktidarda olan sivillerin nüfuzunu kırdığı gibi askerî taifelerin uygun ortam bulduklarında iktidar değişimini kendi hakları olarak görme alışkanlığını kazandırdı.
Sayfa 311 - ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI ANKARA, 2018 İNCELEYİCİLER, PROF. DR. CASİM AVCI PROF. DR. RAMAZAN ŞEŞENKitabı okuyor
✓Yağmalamak için geldik demeyen bir orduydu. Sizi; "yerin zillet ve aşağılığından, gökyüzünün hürriyet ve yüceliğine", "dinlerin zulmünden, İslâm'ın adâletine" çağırmaya geldik, diyen bir ordu. Sizi "birbirinize kölelikten, Allahınız'a kulluğa" çağırmaya geldik, diyen bir ordu.
Sayfa 359 - Seçkin Yayıncılık, Çeviri Abdullah Şahin,Kitabı okuyor
Bu Roma ve İran halkı için, çok heyecanlı bir şeydir. Bu iki imparatorlukta hükümet, halka karşı olan; hayat, hürriyet ve halkın faydalanmasına, doğal insan haklarına aykırı bir dizi kayıtların, düzenlerin halka zoraki yüklenmesinden ibarettir.
Sayfa 358 - Seçkin Yayıncılık, Çeviri Abdullah Şahin,Kitabı okuyor
Dünya imparatorluklarının onun karşısında hakir göründüğü büyük halife Medine şehrinin en fakir halkıyla aynı sırada yaşıyordu. Böyle yaşıyor; başka bir şekilde yaşama hakkına sahip değildir!
Sayfa 357 - Seçkin Yayıncılık, Çeviri Abdullah Şahin,Kitabı okuyor
Burada şunu söyleyeyim, eğer bir millet müslüman veya hristiyan oluyorsa veya bugün herhangi bir ideolojiye yöneliyorsa; kitapları okumaya, bütün dinleri ve mezhepleri incelemeye araştırmaya, karşılaştırmaya gitmiyor ki; "şu şu sebeplerle bu dini, bu mezhebi veya bu ideolojiyi kabul ediyorum" desin. Belki bir toplum, bir sınıf, bir ırk, bir millet veya bir sosyal grup bir şeyden çektiği ızdırap ve eziyet yüzünden ister istemez bir şeylere ihtiyaç duyar.
Sayfa 353 - Seçkin Yayıncılık, Çeviri Abdullah Şahin,Kitabı okuyor
Reklam
Şia
Şia --genel tarif açısından--, İslâm tarihine ve toplumuna baktığımız zaman, İslâm tarihindeki hakim ve faydalanan sınıfın İslâm'ına karşı, mahrum ve mahkum sınıfın İslâm'ından ibarettir.
Sayfa 352 - Seçkin Yayıncılık, Çeviri Abdullah Şahin,Kitabı okuyor
Eğer din, uyandırıcı, sorumluluk kazandıran, güç veren, hareket yaratan bir etken ünvanıyla kendi toplum ve zamanında bir fonksiyon icra etmezse bu ilim-benzeri süslemelerle, alın yazısı değişime uğramaz.
Sayfa 352 - Seçkin Yayıncılık, Çeviri Abdullah Şahin,Kitabı okuyor
BÜYÜKŞEHİR OLMA VASFI
Müslüman coğrafyacılar "mısır" ya da "kasaba" adını verdikleri büyük şehirler için birtakım özellikler sıralamışlardır. İstahri örnek verdiği Fars beldelerinden hareketle büyük şehirlerin özelliklerini sıralarken buralarda "yönetici olmasını, geniş olmasını, kalabalık olmasını ve divanların bulunmasını" gerekli görür. Makdisi, Fustat şehri üzerinden büyük şehirlerin vasıflarını sayarken "tüccarların ve çarşıların bulunması, iktisadi bolluk, hamamların çokluğu, ālim ve meşâyihin çokluğu" gibi özellikleri öne çıkarır. Yakut el-Hamevi ise "genişlik, yöneticinin ikametgahı olması, sularının bol olması, binalarının olması" gibi özellikleri sıralamıştır. Ayrıca "bir ulucaminin bulunması ve iktisadi bolluğu" da önemli bir özellik olarak eklemiştir. İbn Havkal ise Kurtuba örneğini vererek "geniş olması, yerleşimcilerin çokluğu, iktisadi bolluk ve refâh, çarşılarının çokluğu, mescitlerin çokluğu ve şehrin temizliği" gibi özelliklerle bir yerin büyükşehir olma vasfını kazanabileceğinden bahseder.
Sayfa 18 - Ketebe Kitap ve Dergi Yayıncılığı, Derin Tarih, Tarih Okuyan Şaşırmaz, Genel Yayın Yönetmeni Taha Kılınç, Turkuvaz Dağıtım PazarlamaKitabı okuyor
Bu noktadan itibaren toprak aristokrasisi toplumdaki tek güç hâline geldi. Kral sefaleti yaşarken aristokrasi, topraklarıyla birlikte zenginlik ve kudret sahibi olmuş, geriye bir tek siyasi iktidarı ele geçirmek kalmıştı.
Sayfa 49 - SELENGE YAYINCILIK, NO 212, TARİH SERİSİ 166, MAYIS 2022, 1. BASKI, ÖZGÜN ADI Historie de ;Europe Des invasions au XVIe siécle, ÇEVİREN SİNAN AKBAYTÜRKKitabı okuyor
Himaye arayan özgür birey, özgür gibi görünse de gerçekte senyörün kiracısı (speran) olmuştur.
Sayfa 47 - SELENGE YAYINCILIK, NO 212, TARİH SERİSİ 166, MAYIS 2022, 1. BASKI, ÖZGÜN ADI Historie de ;Europe Des invasions au XVIe siécle, ÇEVİREN SİNAN AKBAYTÜRKKitabı okuyor
2.673 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.