Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İslam Uygarlıkları Tarihi Cilt 1

Corci Zeydan

İslam Uygarlıkları Tarihi Cilt 1 Sözleri ve Alıntıları

İslam Uygarlıkları Tarihi Cilt 1 sözleri ve alıntılarını, İslam Uygarlıkları Tarihi Cilt 1 kitap alıntılarını, İslam Uygarlıkları Tarihi Cilt 1 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Amr b. Said Şam'ı Abdülmelik'ten almaya kalkışmıştı. Abdülmelik Amr b. Said'e aman vererek hileyle kendi huzuruna getirdikten sonra onu öldürdü. Amr'ın yandaşları onun öldürüldüğünü anlayınca Abdülmelik'in sarayını kuşattılar. Abdülmelik işin tehlikeli ve kötü bir sonuca varacağından korkarak Amr'ın başını halkın önüne attırdı. Aynı anda Abdülmelik'in oğlu Abdülaziz halk üzerine para dolu keseler atmaya başladı. Sarayı kuşatanlar bir kesik başa bir de paralara bakmışlar, paraları toplamayı yeğleyerek ele geçirdikleri paralarla sarayın etrafından uzaklaşmışlardır.
Bir milletin tarihi o milletin yalnızca savaş olaylarından ibaret değildir.
Sayfa 18 - İletişim Yayınları, İstanbul, 5. Baskı 2016
Reklam
Yanlış bilinenlerde bugün..
Bir milletin tarihi o milletin yalnızca savaş olaylarından ibaret değildir.
Hz. Peygamber'in Mina'da şeytan taşlarken söylediği şu sözler de çok ilginçtir:"Ey insanlar! Din işlerinde aşırı gitmekten çekininiz. Sizden önceki ümmetlerin yıkılıp mahvolmalarının sebebi, dinde aşırı gitmeleridir."
Sayfa 94 - İletişim Yayınları
Hicaz halkı nice asırlar boyunca yaratıldıkları biçimde, göçebe olarak yaşamışlardır. Uygarlık adına bir şey görebilmişlerse o da komşu bölgelerden kendi topraklarına göç eden Yahudiler aracılığıyla gelmiştir.
Sayfa 44 - İletişim Yayınları
Reklam
Türkler ve Türkçe
TÜRKler (başlangıçta) dâima Türkçe konuşurlardı. Bâzen Arapçayı öğrenirler, fakat tekebbür sâikasıyla (büyüklük taslayarak) Arapça konuşmak istemezlerdi. Hatta Türkler kendi dillerini Araplara öğretmek için sözlükler bile meydana getirmişlerdi. Abbâsiler Devrinde, anası Türk olan Halife Mu'tasım'ın çağrılısı olarak Bağdat'a gelen Türklerin, kısa bir zamanda erklerini artırarak egemenliği sağlamaları, Türk Dili'nin sürümünü artırmış, Araplarda, Farslarda Türklere yaranmak için Türkçeyi öğrenmek isteği uyandırmıştır.
Sidane: Kabe'nin yöneticiliği, kapıcılığı ve perdedarlığı görevidir. Kabe'nin anahtarları bu görevlinin elinde bulunurdu. Kapıyı o açıp kapatırdı. Araplar arasında en yüksek makam bu görevdi. Bu görev Arapların Yahudilerden aldıkları şeylerden biridir. Yahudiler de Kutsal Mabet'i korumakla görevli ve "hafiz el-bab" (kapı koruyucusu) adıyla bilinen bir özel kahin , yani bir ruhani başkan vardı. El- İkdül - Ferid kitabının yazarı Kabe'nin Sidane ve Hicabesini ayrı görevler olarak gösteriyor.
Sayfa 50 - İletişim Yayınları, İstanbul, 5. Baskı 2016
Kâbe'nin kapıcılığı Mekke'ye hâkim olmak anlamını taşıyordu. Bu hakkı ele geçiren Kusay, akrabası olan Kureyşlileri Mekke'de toplayarak Mekke'yi dört kısma bölmüş ve yönetimi onlarla paylaşmıştır. Kureyşliler reisleri Kusay'ın emrinde Mekke'yi bayındır bir biçime sokmuşlardır.
Sayfa 46 - İletişim Yayınları
Bir ulus iç veya dış savaşlarla toprakları tehdit edilmedikçe yükselme ve ilerleme yoluna giremiyor.
Reklam
Eski Araplara göre Şakk adındaki kâhin bir insanın yarısı yani ortadan bölünmüş insan yarısıydı. Bunun yalnız bir eli, bir ayağı ve bir gözü vardı. Aynı şekilde Arapların inanışına göre, sözü edilen kâhin kumaş gibi dürülür bir et parçasıydı. Kafatasından başka kemiği yoktu. Yüzü de göğsünde bulunurdu.
Beni de öldürür!
Soğuk bir günde İbn Tulun ata binerek Fustat bölgesinde dolaşmaya çıkmıştı. Nil Irmağı kenarında yarı çıplak ve pejmürde bir balıkçı ile yanında aynı durumda olan bir çocuğa rastladı. Balıkçı ağını nehre atmıştı. İbn Tulun balıkçı ile çocuğun soğukta o perişan hâlini görünce çok üzüldü. Yanında bulunan Nesim adlı uşağa "Nesim, bu balıkçıya yirmi dinar ver." dedi ve yürüdü. Uşak balıkçıya parayı verdikten sonra İbn Tulun'a yetişti. İbn Tulun ise biraz dolaştıktan sonra yine aynı yerden geçti. Balıkçı yere serilmiş, ölmüştü. Çocuk da ölünün baş ucunda duruyor, feryat ediyordu. İbn Tulun önce kendi adamları olan sipahilerden birisinin bu adamı öldürerek elindeki parayı aldığını zannetti. Çocuktan durumu sordu. Çocuk ağlayarak "Bu adam (eli ile İbn Tulun'un para veren uşağını göstererek) babama bir şey verdi. Babam o şeyi elinde evire çevire sonunda düşüp öldü." cevabını verdi. İbn Tulun uşağa "Bu adamı ara, paralar üzerinde mi, göreyim." dedi. Uşak atından indi ve adamın üzerini aradı. Para olduğu gibi duruyordu. İbn Tulun paranın olduğu gibi durduğunu gördü ve çocuğa parayı almasını söyledi. Çocuk reddetti, "Bu şey babamı öldürdü, ben alırsam beni de öldürür!" dedi.
O tarihlerde "dârü's-sınâa" kelimesiyle kastedilen şey, günümüzde bizim "tersane" ve Arapların da "tershâne" adını verdikleri deniz tezgâhlarıdır. Her iki kelime de "dârü's-sınâa"nın bozulmuş telaffuzudur. Frenkler, Arap ülkelerini ele geçirdiklerinde, Araplardan ele geçirdikleri sanayiler arasında, gemicilik sanatını da almışlardır. İspanyollar, kendi ülkelerinde kurdukları tersanelere "darcinah" adını verirlerdi. Avrupa'nın diğer bölümleri de aynı kelimeyi İspanyollardan alarak kullandılar. Bu kelime zamanla değişerek "arsenal" şeklini almıştır. Daha sonra Araplar, Türkler aracılığıyla İspanyollardan "dârü's-sınâa"yı "tersâne" (tarsanah) şeklinde görerek "darbhâne" ve "tophâne"ye kıyas ederek "tersane" biçiminde alıp kullanmışlardır. Oysa "dârü's-sınâa" şeklinde kullanılması daha doğruydu. Aynı biçimde "amiral" terimi Arapça "emirü'l-bahr" tamlamasından bozmadır.
Hicaz halkı nice asırlar boyunca yaratıldıkları biçimde, göçebe olarak yaşamışlardır. Uygarlık adına bir şey girebilmişlerse o da komşu bölgelerden kendi topraklarına göç eden Yahudiler aracılığıyla gelmiştir.
Sayfa 44 - İletişim Yayınları, İstanbul, 5. Baskı 2016
Her kabilenin Kâbe'de bir putu ve onun ziyareti için özel bir günü bulunduğundan, bu durum söz konusu kabileleri Kâbe'nin ziyaretine özendiriyordu. Her kabile kendi putunu belli günlerde ziyaret ederken onun için kurbanlar keserdi. Kâbe'de büyük küçük, insan, hayvan ve bitki şeklinde 300'den fazla put birikmişti.
Sayfa 48 - İletişim Yayınları
117 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.