Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslamın Yayılış Tarihine Giriş

Ebulfazl İzzeti

İslamın Yayılış Tarihine Giriş Gönderileri

İslamın Yayılış Tarihine Giriş kitaplarını, İslamın Yayılış Tarihine Giriş sözleri ve alıntılarını, İslamın Yayılış Tarihine Giriş yazarlarını, İslamın Yayılış Tarihine Giriş yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ebulfazl İzzeti İslamın Yayılış Tarihine Giriş - İnceleme ve Alıntılarım
Ebulfazl İzzeti
Ebulfazl İzzeti
'nin
İslamın Yayılış Tarihine Giriş
İslamın Yayılış Tarihine Giriş
kitabına yaptığım inceleme ve alıntılar: İnceleme İslam Tarih Boyunca Nasıl Yayıldı? #161039245 Alıntılar İslam'ın Hoşgörüsü #158480494 İslam Yönetiminde
353 syf.
8/10 puan verdi
İslam Tarih Boyunca Nasıl Yayıldı?
Ebulfazl İzzetî'nin 1978'de "An Introduction to The History of The Spread of Islam" adıyla yayımlanan bu eseri, İslâm'ın ortaya çıktığı zamandan günümüze kadar gelen süreçte yayılma sebepleri ile kişi ve toplumların İslâm'ı seçmesinde hangi etkenlerin rol oynadığını ortaya koymaya çalışmaktadır. Türkçe'ye Cahit
İslamın Yayılış Tarihine Giriş
İslamın Yayılış Tarihine GirişEbulfazl İzzeti · İnsan Yayınları · 20032 okunma
Reklam
İnsanlar Cizye Vergisinden Kurtulmak İçin mi Müslüman Oldular?
Cizye bağışıklığının insanları İslâm'a yaklaştırdığı bir bakıma doğrudur, fakat bu, cizyenin ağır bir mali yükümlülük olmasından değil, insanların küçük bir vergi ödemek pahasına olsun eski dinlerine bağlı kalmayı önemsememiş olduklarındandır. Bu durum ayrıca cizye gelirlerinden vazgeçerek insanların İslâm'a girmelerini teşvik eden
Sayfa 304-306
İslam'ın Yayılmasına Katkı Eden Bir Unsur: Evlilikler
Batılı çağdaş bir yazar, Afrika kabileleri arasında Hristiyanlığın çok yavaş yayılmasına karşın İslâm'ın hızla ilerlemesine yol açan nedenleri değerlendirirken bazı gerçekleri şöyle dile getiriyor: «Bu yöreye İslâm, barışçı Müslüman tacirler ve göçmenler tarafından sokulmuştur; ihdaların önemli bir kısmının, başka topluluklar arasında olduğu gibi Mosiler arasında da, geleneksel değerlere bağlılığı kuramsal ve stratejik düzeyde temsil yükümlülüğünde olmayan toplum katlarinda ya da kişilerde gerçekleştiğini söylemek mümkündür. İhtida olayı çoğu zaman evlilik ilişkilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bir keresinde putperest bir kabile reisiyle, kızını putperestliğinden ötürü bu reise vermek istemeyen bir Müslüman arasında ilgi çekici bir kavgaya tanık oldum. Reis, yıllar önce verdiği sözü çiğnediği için Müslüman Mossiye ateş püskürüyordu. Berikiyse benimsediği yeni dinin kendisine bir putpereste kız vermeyi yasak ettiğini öne sürüyordu... Köylerde Müslüman yerlilerin putperest soydaşlarıyla aralarında kız alıp vermediklerini söylemek doğru olmaz; ama Müslüman erkekler putperest eşlerini İslâm'a girmeye öylesine özendiriyorlardı ki, kadınlar için putperestliğe geri dönmek, kızlık hallerine dönmek kadar imkansız bir hale geliyordu» (105). (105) Gods and Ritual, ed. John Middleton, pp. 357-62
Sayfa 280-281
İslam ve Hıristiyanlıkta Irksal Eşitlik Meselesi
İslâm, son zamanlarda uyanan bir dev görünüşü taşımaktadır. Özellikle ırksal eşitlik konusundaki vurgusu, onu, bölgesel dinler ya da geçmişi emperya. lizmle lekelenmiş bulunan Hristiyanlık yanında daha çekici kılmaktadır. Hristiyanlıkla İslâm'ın yeni dindaşlar edinmek için yarıştıkları her yerde, her yeni Hristiyan'a karşılık İslâm, on
Sayfa 274-275
İslam'da Renk ve Irk Ön Yargısı Yoktur
Renk ve ırk önyargısının yaygın olduğu; insanların, ellerinde olmayan niteliklerinden ötürü hor görüldüğü bir çok ülkede İslâm, başarısını, Tevhid öğretisi doğrultusunda insanların eşitliği ilkesine dayanarak, her çeşit önyargıya karşı bilinçli bir başkaldırma ortaya koymasına borçludur. Önyargılara dayanılarak aşağılanan insanların, beyaz
Sayfa 260-261
Reklam
İslam Dünyada Bireysel Mükemmelliğe Ulaşmanın Mümkün Olduğunu Söyler
İslâm'da Allah'ın birliği ilkesi sadece toplumla din arasındaki varolan sıkı bağıntının tanımlanmasını sağlamakla kalmaz, ayrıca bütünüyle idealler ve gerçekler düzlemini de etkisi altında tutar. Allah'ın kendisi zatıyla bir Birlik’tir; üstelik sadece özde değil, amaçta da Birlik; dolayısıyla onun yaratıkları da bir olasılık
Sayfa 252-253
İslam'ın Yayılmasında Tek Faktör Askeri ve Siyasi Güç müdür?
Misyonerlerin iddia ettikleri gibi İslâm'ın yayılmasında tek faktör askerî ve siyasî güç olsaydı, bu faktörün her yerde ve bütün koşullarda etkili olması gerekirdi. Ve doğal olarak siyasî ve askerî gücün yitirilmesiyle birlikte dinsel gelişme ve yayılmanın da sona ermesi gerekirdi. İslâm'ın yayılmasına hizmet eden halklar, İslâm'ı
Sayfa 245-246
İslam, Müslümanların Siyasal Gücü Azalsa da Yayılmaya Devam Etmiştir
Müslümanların elindeki siyasi göç ve dünyevi yetkenin gerilemesi, İslâm'ın yayılmasını, saflarına yeni muhtediler katmasını olumsuz yönde etkilememiş, bir bütün olarak İslâm inancının etki ve gücünü azaltmamıştır. İslâm'ın, Müslüman siyasal gücünün hiç ulaşmadığı ya da yerleşemediği yerlerde yayılıp, yüzyıllardır Müslümanların yönetimi altında bulunan yerlerde varlığını sürdürememesi, onun yayılmasında sadece siyasal gücün, dünyevi iktidarın etkili olduğu yolundaki iddiaları geçersiz kılmaktadır. O'Leary, kılıcın, askerî ve siyasi gücün, İslâm'ı yaymak amacıyla kullanılıp kullanılmadığını irdelerken şöyle yazıyor: «İlk müslümanları, insanları Kur'an ve kılıç arasında seçim yapmaya zorlamak için Arap yarımadasından boşalan dinsel fanatikler olarak resmetmek kadar anlamsız bir şey olamaz». «Bununla birlikte Tarih, bütün dünyayı sararak, kavimleri kılıcın ucuyla İslâm'a zorlayan fanatik Müslümanlar masalının, tarihçilerin (Batılı tarihçi ve misyonerler) dillerinden düşürmedikleri en hayali, en saçma efsanelerden biri olduğunu açıkça göstermiştir. Kuşkusuz, tutuculuk ve zoraki ihtida olaylarına rastlanmıştır; ancak bunların hiçbirinin İslâm'ın ilk dönem tarihiyle ve ne de Arap tarihiyle bir ilgisi vardır».
Sayfa 237
Müslümanların Çoğu İslâm'ın Egemen Olmadığı Yerdendir
<<Bugün Müslüman olduğunu söyleyen insanların hemen hemen yarısı, tarihinde hiçbir zaman İslâm'ın siyasal etkinlik alanına girmemiş halklar arasından çıkmış ve üstelik İslâm egemenliğinin dış görkemini nice zamandır yitirdiği bir çağda bu inanca bağlanmış bulunmaktadırlar.>> (96) (96) Caesar E. Farah, Islam, p. 253
Sayfa 236-237
Reklam
Sömürgecilik ve Hıristiyanlık
Sömürgeciliğin tarihi, Hristiyanlıkla emperyalizm arasındaki işbirliğinin tarihidir. Kolonizasyon sürecinin son dönemlerinde tanık olunan olaylar da bu işbirliğinin, savunmasız halkların sömürülmesi doğrultusunda nasıl etkin bir biçimde kullanıldığını kanıtlamaktadır. «Onaltıncı yüzyılda İspanyol ve Portekizliler, fetih yoluyla sömürüye, yağmacılığa dayanan açık bir politika benimsemişlerdi; Yeni Dünya bu politikayi mantıki sonuçlarına doğru zorladı: bir papalık fetvasıyla bu iki güç, yeni keşfedilen toprakları aralarında paylaşıp sahiplendi ve bu ülkelerin gerçek sahiplerini boyunduruk altına aldılar», «Yüzyılın sonlarına doğru İngilizler de büyük bir iştahla bu yağmaya katıldılar; ve Amerika kıtasında kendi tekellerinde bağımsız bir sömürü alanı elde edinceye kadar her bakımdan tam korsanlar gibi davrandılar. Kabul etmek gerekir ki, Almanlar, Fransızlar, İtalyan ve Belçikalılar bu yarışa daha sonra katıldılar; ve bunun acısını tezelden çıkarmak için de çeşitli ülkeleri eşi görülmemiş bir insafsızlıkla yağmaladı, iliğini-kemiğini emdi ve köleleştirdiler». Bu sonrakilerin papalık fetvasına da ihtiyaçları yoktu; çünkü öncülerinin gördüğü olumlamaya bakarak, sömürgeci eylemlerinin, papalık ve kilise babalarınca mutlak anlamda bütünüyle kutsanmış olduğundan hiç kuşkuları yoktu.
Sayfa 221
Modern Zamanlarda Hıristiyanlık Sömürgecilikle İkiz Gibidir
Modern zamanlarda İslâm, ulusal mücadelelere, özgürlük, bağımsızlık hareketlerine ya doğrudan doğruya katılmış ya da bu alanda başlıca yüreklendirici, uyarıcı güç olarak etkili olmuştur. Cezayir bağımsızlık hareketi bunun en özgün örneğidir. İslâm'ın bu tavrıyla karşılaştırıldığında Hristiyanlık her zaman sömürgeciliğin ikiz kardeşi olarak, özgürlük, bağımsızlık hareketlerinin karşısında yer almıştır. Zaten sömürgeci güçler, yoksul halkların sırtına her zaman bir ellerinde silah, ötekinde İncil tutarak çöreklenmişlerdir.
Sayfa 218
Avrupa'nın Afrika'ya Götürdükleri
Orada yerleşip, bütün doğal kaynaklarını sonuna kadar yağmalayıp kurutuncaya kadar uzun bir süre harâmilik yaptıktan sonra, artık herşey için çok geç kalındığı bir dönemde Hristiyan ulusların Afrika için yapmaya çalıştıkları ya da yapar göründükleri küçük hizmetleri, İslâm'ın kuşatıcı, müşfik nüfûzu karşısına koymak, umutsuzcasına girişilmiş
Sayfa 172-173
Hıristiyanlığın Ortaya Çıkardığı Sorunlara Çözüm Umudu: İslam
Modern çağlarda da İslâm'ın nitelikleri, insanları büyülemektedir. Denebilir ki, Engizisyon, dinsel ve ırksal ön-yargı, Bolşeviklik, alkol, boşanma, ırkçılık, sömürgecilik, uyuşturucu düşkünlüğü, ahlâki kayıtsızlık, taşkın serbestlik, intihar gibi iç karartıcı olgulara ve düşkünlüklere Hristiyanlık yolaçtığına göre; Hristiyanlığın kişiliğinde bütün bunlara karşı çıkarılabilecek her türlü iyi ve olumlu değer İslâm'ın içinde aranmalıdır (78). (78) G.W. Bury, Pan-Islam (London, 1919), p. 189 ve devamı, E. Bolus'un The Influence of Islam (1932) adlı ktiabından aktarma, p. 17
Sayfa 171
İslam'ın Bir Başka Cazibesi: Irk ve Renk Ayrımcısızlığı
Irk ve renk ayrımı gözetmeyen İslam, mübtedilerdeki (dine yeni bağlananlar) aşağılık duygusunun kökünü kazımaktadır. Yerlilerin özsaygıları ve onur duyguları, Afrikalı Müslümanlar arasında kardeşliğe ve eşitliğe gösterilen dikkat ve özenle pekişmektedir. Amerika'da İslâm siyah halka, Hristiyan ortamın veremediği bir ait olma duygusu,
Sayfa 168-170
24 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.