Laurence ve ben, bir boşluğun ortasında, bir köpüğün içinde, sadece gökyüzünün büyük bir bölümünü görerek el ele öylece kalakaldık; az konuşuyorduk ve sarhoştuk. Yukarı bakan gözlerimiz, kör olana kadar ışıkla doldular, kalplerimiz ve düşüncelerimizden başka hiçbir şey görmüyorduk. Ama tüm bunlar belki de bir rüyaydı; hatırıma gelmiyor, kör olduğumun, yalnızca ruhumun karanlığında, binlerce yıldızı hayal meyal görmenin bilincine varıyordum.