Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İttihat Terakki'nin "Yemin"siz Kadınları

Sema Ok

En Eski İttihat Terakki'nin "Yemin"siz Kadınları Gönderileri

En Eski İttihat Terakki'nin "Yemin"siz Kadınları kitaplarını, en eski İttihat Terakki'nin "Yemin"siz Kadınları sözleri ve alıntılarını, en eski İttihat Terakki'nin "Yemin"siz Kadınları yazarlarını, en eski İttihat Terakki'nin "Yemin"siz Kadınları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
252 syf.
7/10 puan verdi
Kitabın adına bakarak büyük bir hevesle aldım ancak içerik diğer yazılan kitaplardan pek farklı değil. İlk sayfalarda biraz başlığa yönelik yazılar var sonrasında ittihatçıların biyografileri üzerinden ilerliyor ve esas konusundan sapıyor. Güzel bilgiler olmasına rağmen yine de bir miktar hayal kırıklığı oluyor.
İttihat Terakki'nin "Yemin"siz Kadınları
İttihat Terakki'nin "Yemin"siz KadınlarıSema Ok · Destek Yayınları · 201218 okunma
Trajik olayların yaşandığı dönemlerin, yeni oluşuma geçildiği sırada sona erdiği düşünülmesin. Milli mücadele döneminde yüzlerce İttihatçı Anadolu’nun bağımsızlık hareketinde yer alıyor ve kendilerinin de millet safında yer aldıklarını ispata çalışıyorlardı. Vatanlarını sevenlere ,kendilerinin de en az onlar kadar yurtsever olduklarını anlatmanın zorluğunu da yaşadılar. Askeri ve sivili Ankara’yı buna inandırmak için çok çaba verdiler. Celal Bayar Kazım Karabekir, İsmet İnönü gibi sayabileceğimiz çok isim İttihat Terakki ‘den başlayan “Yeminli” yolda yürüyüp Kuvay-i Milliye ile bunu pekiştirdiler. İstiklal Mahkemelerinde ,öncesinde Damat Ferit Hükümetince Kürt Mustafa kanalıyla kurulan sehpalarda nice İttihat Terakki’ler sallandırıldı. İstiklal Mahkemelerinde başta Cavit Bey olmak üzere çok sayıda asker ve sivil idama mahkûm edildi.  
Reklam
Devri istibdat
Mithat Paşa’nın sürülmesi ile başlayan süreçte padişah yönetiminin uyguladığı baskı rejimi her geçen gün artıyordu. Kurulan hafiye teşkilatı ile buna zemin hazırlayan jurnal sistemi, keyfi tutuklamalar ve sürgün cezaları ile tahammülü zor bir dönemi yaşatacaktı. Öylesine bir dönemdi ki, bazı kelimelerin kullanılması bile yasaklar kapsamındaydı. Buna en iyi örnek olarak “Yıldız”ı verebiliriz. Yıldız Osmanlı’da en çok rastlanan sözcüklerden biriydi ve tüm kahve, lokanta gibi yerlerin isimleri baskıcı rejim korkusundan “yaldız”a çevrilmişti. Tedirginlik ve polisiye baskı öylesine ürküntü vericiydi ki, edebiyatçılar eserlerinde gökteki yıldızdan bile söz edemez olmuşlardı. Özetle “yerden göğe kadar” Osmanlı’da “Yıldız” yok olmuştu. Telaffuzundan yazımına ve benzetmesine kadar padişah yönetiminin Yıldız Sarayı’ndan başka yıldızın olmadığı Dersaadet, şaşırtıcı ve güldürücü bir sistemi sürdürüyordu.  
Abdülhamidin sansürlü burnu
Yasak kapsamına “Burun” girer mi?” Hem de nasıl... Girer ve adamın burnunu bir güzel sürterler. “Burun” padişahın kemerli burnunu hatırlattığından sakıncalı sözcüklerin başında geliyordu. Hüseyin Cahit Yalçın yaptığı bir çeviride coğrafi bir terim olarak geçen burun yerine, “karaların denizlere uzandığı kara parçası” olarak yazdığını belirtir. Kısa yazıp başı derde sokmaktansa uzun yazıp meseleyi anlatmak daha uygundur. Espri olarak alınmasın neredeyse resimler bile “Burun”suz olacaktır. Kemerli bir burun yerine uzak plan çalışılmış portreler ve neredeyse gölge haliyle sunulan yüzler... Baskı çeşitleri büyüdükçe,toplumun da karşı çıkışı giderek artacaktı.
İttihat ve Terakkînin kuruluşu
İlk örgüt İttihad-ı Osmani’dir (1892). Kazım Karabekir’in en büyük ağabeyi Hamdi Bey cemiyetin 121’nci sırasında 11’nci numaraya kayıtlıydı.Örgüte tavsiye rehberi ise Bahriye Zabiti Alaattin Bey’di. Kazım Karabekir de sonradan cemiyete katılmış ve ağabeyinin numarasını almıştı. Cemiyet, 1895’te Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti adını alacak ve
Cemiyetin kurucu üyelerinden sonra ilk kayıt olan isim Mustafa Necip Bey’dir. Kurucu üyelerin sayılarının fazla görünmesi ilkesi benimsenmiş, 100 sayı atlanmış ve 111. numarayı almıştır. Üyelerinin sayısı her geçen gün artmaya başlıyordu. Önemli isimler de sırasıyla cemiyete dahil olacaklardı. Cemal Paşa 150, Enver Paşa ise 152 numarada
Reklam
Baskı, baskın, tehdit!
Cemiyetin Manastır Şubesinin kurulması ve genişlemesinde büyük çaba veren Kazım Karabekir, anılarında bazen aksiliklerin de çıktığını yazar. Gizliliği fark eden Niyazi Bey’in eşidir: “Alaylı Zabit Abdullah Efendi’nin yemin merasiminin Niyazi Bey’in evinde yapılması kararlaştırılmıştı. Bittikten sonra Niyazi Bey evinde yemin yapılmamasını istemiş
Her şeyden önce İttihat ve Terakki’nin Türkçülüğü korumak, yükselmesi için çaba vermek, ilkelerinin en başında gelir. 1908 kongresi kararları içinde bu olgu önemli bir yer tutar. 1911 nizamnamesinde ise bu amaç için (13 maddesi) gece mekteplerinin açılması ve faydalı kitapların neşredilmesini ilke olarak benimser. İzmir şubesinin kurduğu Milli
Abdülhamidin küfürbaz torunları
Aydın Talay da kitabında ”dönemi eğitiminden kamu binalarına kadar verilen tüm hizmetleri maddi boyutları ile bir araya toplamış. II.Abdülhamid’in uzun yıllar kaldığı Osmanlı tahtında ülkenin gelişimine kattıkları da biliniyor. Ancak Talay’ın İttihat ve Terakki dönemini anlattığı bölümde kullandığı sözcüklerin de pek benimseneceğini sanmıyoruz. Talay, Cemal Paşa’nın katledilmesini okurlarına “Cemal Paşa’yı da Ermeni cuntacılar temizliyordu.” cümlesi ile duyuruyor. Cemal Paşa Kuleli Askeri lisesinin ardından Mekteb-i Harbiye-i Şahane’yi ikincilikle ve teğmen rütbesi ile bitirmiş, askerlik yaşamı boyunca 126 madalya ile onurlandırılmış bir komutandır. Bu nedenle katledilme olayının “temizlediler” kelimesi ile anlatılmasını ne kadar etiktir? “Kuvvete ve zulme başvuran silahşörlerden Kolağası Niyazi ve Enver çete kurarak dağa çıkıp Yıldız’a tehdit savuruyor.” da aynı boyutta bir cümledir. Enver Paşa da Mekteb-i Erkan-ı Harbiyye’yi birincilikle bitirmiş ve yüzbaşı rütbesi ile mezun olmuştur. O kendisi dağa çıkmamış, üstleri tarafından eşkıya takibi ile görevlendirilmiştir. Üstelik bu görevindeki başarısından dolayı binbaşı rütbesi almıştır. Yurtdışına giden (gitmeselerdi hapis cezası alacaklardı) Mithat Şükrü Bleda ve arkadaşları için “sivri akıllılar” tanımlaması da kullanılan kelimelerden biri. Mithat Şükrü Bleda, İttihat ve Terakki Cemiyetinin Umumi kâtibiydi. Mustafa Kemal Atatürk’ün de değer verdiği kişiler arasındaydı. Bu nedenle onu ısrarla Mecliste görmek istemiş, Bleda da Sivas Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapmıştı.
1908 yılına gelindiğinde İttihat ve Terakki Cemiyeti Kadınlar Şubesi’ne 40 kadın üye olmuştu. Tahsin Uzer’in annesi Hatice Hanım üyelerden biridir ve Uzer hatıralarında cemiyete girdikten sonra annesini de kayıt ettirdiğini belirtir: “Elime geçen parayı cemiyete verirdim. Annemi de kayıt ettirmiştim. Her ikimiz ayda iki mecidiye aidat öderdik.”
428 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.