Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İttihat Terakki'nin "Yemin"siz Kadınları

Sema Ok

Öne Çıkan İttihat Terakki'nin "Yemin"siz Kadınları Gönderileri

Öne Çıkan İttihat Terakki'nin "Yemin"siz Kadınları kitaplarını, öne çıkan İttihat Terakki'nin "Yemin"siz Kadınları sözleri ve alıntılarını, öne çıkan İttihat Terakki'nin "Yemin"siz Kadınları yazarlarını, öne çıkan İttihat Terakki'nin "Yemin"siz Kadınları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yıldız Osmanlı’da en çok rastlanan sözcüklerden biriydi ve tüm kahve, lokanta gibi yerlerinisimleri baskıcı rejim korkusundan “yaldız”a çevrilmişti. Tedirginlik ve polisiye baskı öylesine ürküntü vericiydi ki, edebiyatçılar eserlerinde gökteki yıldızdan bile söz edemez olmuşlardı. Özetle “yerden göğe kadar” Osmanlı’da “Yıldız” yok olmuştu. Telaffuzundan yazımına ve benzetmesine kadar padişah yönetiminin Yıldız Sarayı’ndan başka yıldızınolmadığı Dersaadet, şaşırtıcı ve güldürücü bir sistemi sürdürüyordu.
KADINLAR GİZLİLİĞİ FARKEDİYOR. ≈))
Cemiyetin Manastır Şubesinin kurulması ve genişlemesinde büyük çaba veren Kazım Karabekir, anılarında bazen aksiliklerin de çıktığını yazar. Gizliliği fark eden Niyazi Bey’in eşidir:[3] “Alaylı Zabit Abdullah Efendi’nin yemin merasiminin Niyazi Bey’in evinde yapılması kararlaştırılmıştı. Bittikten sonra Niyazi Bey evinde yemin yapılmamasını istemiş ve nedenini şöyle açıklamıştı:’ Sizden aldığım önlükleri belime sarmıştım. Siyah peçeleri de ceplerime koymuştum. Bizim hanımı da gece uzak bir komşuya götürecektim. Ben önden merdiveni inerken bizimki arkadan bir şey çekerek bana bu sallanan kırmızı şey nedir? diye soruyor. Meğer örtünün ucu ceketimin altından sarkmış, bizim hanım da bunu yakalamış, merakla hem çekiyor, hem soruyor. Ne diyeceğimi bilemedim. Aklıma gelen ilk yalanı söyledim. Belim ağrıyordu, kışlada elime bu bayraklı bez geçti. Sıkıca sarmıştım ama nasıl çözülmüş bilmem dedim. Sonraki günlerde yeminleri Niyazi Bey’in evinde yapmadık.”
Sayfa 19 - PDF
Reklam
Cemal Paşa Kuleli Askeri lisesinin ardından Mekteb-iHarbiye-i Şahane’yi ikincilikle ve teğmen rütbesi ile bitirmiş, askerlik yaşamı boyunca1 26 madalya ile onurlandırılmış bir komutandır
Hayriye Hanım için Talat Paşa değil, Bafralı Talat’tı.
“O benim sade kocam değil, anam abam, düşüncem, duygum her şeyimdi. Otuz altı milyon nüfuzlu bir imparatorluğun başında idi. Ama Ayasofya’da evimiz kira idi. Bir nazıra değil, orta halli mütevazı bir aile gibi kira vererek oturduk. Milyarlar ve milyarlarla oynadı. Fakat kursağına bir lokma, bir zerre haram girmedi. Belki inanmazsınız sadrazam iken bile yemeğini sefertası ile Bab-ı Ali’ye gönderirdim. Bir yere gitmesini, kimseden ikram görmesini istemezdi. Dahiliye Nazırı iken halktan biri gibi gizlice Balık Pazarına gider, fiyatları kontrol ederdi. Polisler bu arada onu bazen tanırlar, lakin huyunu bildikleri için yanına sokulmazlardı. Sabahları pek erken kalkardı. Çoğu zaman polislere görünmemek için arka kapıdan çıkıp giderdi. Evine bağlılığı da büyüktü. Evinde kalabildiği zamanlar en mesut, en neşeli zamanları idi. Bundan büyük zevki yoktu. Ben on senelik müşterek hayatımızda bir gün bile aramızda gürültü patırtı şöyle dursun, küçük bir anlaşmazlık, kırgınlık görmedim. İyi yemeğe meraklıydı. Ama içki içmezdi. Ben Paşa’nın ağzına alkol aldığını görmedim. Dindardı. ‘Yarın kandil çocuklar’ der ve hep beraber oruç tutardık. Her sabah abdestini alır, namazını kılar ve öyle işine giderdi."
“El tezgâhlarında asker aileleri çalıştırıldı, dokunan mallar orduya gönderildi. Fukaralar için aşevleri açıldı, İzmir’de her gün ortalama 10.000 fakire ekmek ve yemek verildi. Bunlar için çok küçük bir ücret alınıyordu. Haftada bir gün hoşaf bedava idi. Hilal semtinde umumi çamaşırhane açıldı. Burada yine üç buçuk ay içinde 11024 kadın işçi tarafından 263.778 parça fukara çamaşırı bedavayıkandı. Öksüzler Yurdu’nda 500 çocuğun maddi ve manevi ihtiyaçları karşılandı.”
Ancak Selma Hanım çalışmalarına devam etmiş, İstanbul’un işgalinde Cemiyet-i Akvam’a(Bugünkü Birleşmiş Milletler) bir mektup göndererek şu bilgiyi vermişti: “İstanbul’un işgaline gerek Rusya’dan, gerek diğer ülkelerden hayli sığınmacı bu şehre gelmiştir. Bu arada fakirlik ve kadınlık adına utanılacak olaylar da artmıştır. Bu olay toplumu sarsmakta ve feci akıbete götürmektedir. Bu açıdan Cemiyet-i Akvam’ın harekete geçmesi gerekmektedir. ” Mektup dikkate alınmıştı. İstanbul’a gelen temsilciler Selma Hanım’ın haklı olduğunu göreceklerdi.
Reklam
1908 yılına gelindiğinde İttihat ve Terakki Cemiyeti Kadınlar Şubesi’ne 40 kadın üye olmuştu.Tahsin Uzer’in annesi Hatice Hanım üyelerden biridir ve Uzer hatıralarında cemiyete girdikten sonraannesini de kayıt ettirdiğini belirtir
Sami Paşazade tarafından “kadınlığın tacı” olarak nitelendirilen Selma Hanım Hilal-i Ahmer’in kurucuları arasında yer alıyor ve 5 yıl genel sekreterliğini yapıyordu.
Yönetim hangi hastalığı tedavi edecekti ve nasıl edecekti. Bu tür idari düzen bozukluğunda ilk akla gelen tabi ki kemer sıkma politikası olacaktır. Ama baskıcı anlayış bu kemeri ekonomi kadar halkın da boğazına geçirmişti.
PDF
Kızınız hafiyelerin göz hapsinde tuttuğu cemiyetin üyesi ile evli olacak. Zaman zaman yolda durdurularak aranacak. Bir anne olarak bu faaliyetlerin içinde yer alacaksınız ve yasak bir bildiriyi üzerinizde taşıyacaksınız. Döneme göre oldukça cesaret isteyen işlere kadınların da korkusuzca katıldığı görülecekti. Çünkü kadınlar da özgürlük istiyordu
428 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.