Auschwitz’de bir doktor var. Durmaksızın çalışıyor. Önlüğü hiç beyaz kalmıyor, elleri kanlı. Oradan oraya koşuşturuyor. Araştırdığı, aydınlatmak istediği çok şey var. Hedefleri yüksek.
Auschwitz’de bir doktor var. Bulabildiği ikizleri birbiri ile çiftleştiren, göz renklerini bir şırıngayla değiştirmeyi umut eden, kambur baba ve topal oğlunu kazanda kaynatan.
Auschwitz'de bir doktor var. Doktor olabilme haricinde her şeyi yapan..
.
Josef Mengele, 'ölüm meleği', kanatlarından kan ve gözyaşı damlayan. Toplama kamplarında yaptıklarını akıl almıyor, vicdanın kapısı bile çalınmıyor.
Kamplar kapatıldıktan sonra kaçıyor, sıcak topraklara. Kendinde en ufak bir hata görmüyor.
O, Hitler'i sevdi, Almanya'ya inandı, kendisine taptı.
.
Olivier Guez, Mengele'nin hayatını romanlaştırıyor. Buz gibi bir gerçeğin romanlaştırılması bile içinizi titretiyor.
Guez'in yararlandığı kaynakların listesini sunması, sadece Mengele'nin yaşadıklarını değil Nazi döneminin arka planını da anlatması, Peronizm-Altı gün savaşları,soğuk savaş ve duvarların arkasında olanlar hakkında da bilgiler sunması eseri bir romandan fazlası olarak değerlendirmemizi sağlıyor.
Döneme ilgi duymanıza gerek olmaksızın bazı değerleri yeniden gözden geçirip sorgulamanızı da..
.
“Gecenin düşleri ve hayalleri bizden uzak olsun.
Güvenme,insan kolayca biçimlendirilebilen bir yaratıktır,insanlardan sakınmak gerek.”
.
Fransızca'dan çeviren Barış Tut ise nitelikli bir çeviri ortaya koyuyor.
