“...Yok, hayır, imkânsız. Birinin, varlığının belirli bir dönemine ait yaşam kesitini –o kesite gerçekliğini veren, anlamını veren incelikle, derinlere inen özle birlikte aktarması imkânsız. Tıpkı rüyalarımızdaki gibi yaşıyoruz; tek başımıza...”
Yine sustu, düşünür gibiydi; ardından ekledi:
“Elbette sizler bu olay içinde benim o zamanlar gördüğümden çok daha fazla şey görüyorsunuz. Beni görüyorsunuz, tanıdığınız beni...”